İngilizlerin Hindistandan ayrıldığı 1947 tarihinde ülke Pakistan ve Hindistan olarak ikiye bölündü. Ülkenin Hindistan bölümünde birliğin sağlanması hemen ve kolayca gerçekleşmedi. Ülke İngiliz yönetimi altındayken kendi bölgelerine hakim durumda olan yerel Rajalıklar vardı ve bunlar Hindistanın değişik bölgelerine dağılmış durumdaydı. Bu Rajalıklar (prenslikler) Hindistan birliğine katılıp katılmama konusunda karasız kaldı. Bu presliklerin sayısı 500’den fazlaydı.
Daha küçük boyutlu olan ve tavır olarak milli ruha sahip olanlar bu yeni durumu daha çabuk kabul edip Hindistan Birliğine katıldılar. Prensliklerin üçte ikisi ise daha büyük boyutlardaydı ve Birliğe katılmak onların hükümdarlıklarını sonlandıracak, ya da en azından kısıtlayacaktı. Bu nedenle birliğe katılmak istemediler. Bunların en büyüğü olan Haydarabad krallığı, arazi bakımından İngiltere büyüklüğündeydi. Haydarabad Nizamı çok zengindi ve bağımsız bir ülke elde etme umuduyla BM’ye bir temsilci bile göndermişti.
Ekteki yazıda çeşitli prensliklerin Hindistan birliğine katılma hikayelerini anlatıyoruz.

Haydarabad’ın İlhakı
1687’de Babür İmparatoru Aurangzeb’in gerçekleştirdiği Golconda Kuşatması’ndan sonra, bölgenin adı Deccan Subah’ı olarak adlandırılmıştı.
1798’de Haydarabad, Arthur Wellesley tarafından kurulan Yardımcı İttifak politikası kapsamında İngiliz koruması bölgelerine katılan ilk Hint prens devleti oldu ve Haydarabad Eyaleti olarak adlandırıldı. 7. Nizam olan Mir Osman Ali Han’ın liderliğindeki Haydarabad Eyaleti, tüm prensliklerin en büyüğü ve en varlıklı olanıydı.

1947’deki Bölünme döneminde, kendi kendini yöneten prenslikler, İngilizlerle ikincil ittifaklara tabiydi ve dış ilişkilerinde İngilizlere bağlıydılar. 1947’den sonra ilan edilen Hindistan Bağımsızlık Yasası ile İngilizler bu türden bütün ittifakları sonlandırdı. Prenslik devletlerine ya bağımsız kalma veya ya Hindistan ya da Pakistan Birliğine katılma seçeneği tanındı.
Hemen hemen bütün prenslikler Hindistan’a veya Pakistan’a katılma kararını çabucak verdi. Ancak Haydarabad prensliği bunu yapmadı. Bölgenin Rajası (Nizam’ı) olan Mir Osman Ali Han ve Asaf Jah VII, büyük çoğunluğu Hindu olan nüfusu yöneten Müslüman bir hükümdardı fakat halkı tarafından seviliyordu. Nizam, bağımsız kalmayı seçti. Emrinde düzensiz de olsa bir ordusu vardı ve bu orduya güveniyordu. Öte yandan Nizam, bölgesinde başgösteren Telangana ayaklanmasını da tam olarak bastıramamıştı.

Kasım 1947’de Haydarabad, Hindistan’ın hakimiyetini kabul eden ama bölgeye Hint askeri birliklerinin konuşlandırılmasını hariç bırakan bir “Bekleme Anlaşması” imzaladı. Öte yandan Hindistan, Haydarabad bölgesinde hem komünist bir devletin kurulmasından hem de İslami Militan niteliğindeki Razakar’ların yükselişinden çekiniyordu. Coğrafi olarak etrafı tamamen Hindistan ile çevrili ve denize bağlantısı da olmayan Haydarabad Devletine karşı Hindistan yoğun bir ekonomik abluka uyguladı. Bunun sonunda Nizam Hindistan’a tam katılım belgesini imzalamak zorunda kaldı.
Bu katılıma karşı direnenlerle Hint Ordusu arasında büyük şiddet olayları yaşandı. Bu konuda sonradan açıklanan bir raporda, “çok makul ve mütevazı bir tahmin olarak… eyaletteki olaylarda toplam ölü sayısı… 30 bin ile 40 bin arasında bir yerde” diye yazılmıştı. Başka gözlemciler, ölü sayısının 200 bin veya daha fazla olduğunu tahmin ediyor.
1948 yılında Haydarabad Eyaleti’nin askeri işgali “Polo Operasyonu” ile gerçekleştirildi. Bu askeri operasyonla Hindistan Silahlı Kuvvetleri Nizam tarafından yönetilen prens devletini işgal ederek Hindistan Birliği’ne kattı.

Junagadh’ın İlhakı
Junagadh, İngiliz Hindistanı bölgesinin dışında ama onun egemenliği altında olan bir yerdir. Günümüzde Gujarat eyaleti sınırları içindedir.

Hindistan’ın batısında ve yaklaşık Yunanistan büyüklüğündeki Junagadh krallığının da (Haydarabad gibi) Müslüman bir hükümdarı vardı. Junagadh Nawab’ı, bölgeyi yaklaşık iki yüz yıl boyunca yönetmiş bir Müslümandı. Maharaja Muhammed Mahabat Khanji III, nüfusun %80’i Hindu olan Junagadh bölgesinin Pakistan’ın bir parçası olması gerektiğine karar verdi. Pakistan ile kara sınırı olmamasına rağmen Pakistan’a deniz yoluyla da olsa bağlanmayı savundu. Bölgedeki iki küçük prenslik olan Babariawad prensliği ve Mangrol Şeyhi, Junagadh’dan bağımsız kalmayı ve Hindistan’a katılmayı istediklerini ilan etti. Böylece durum içinden çıkılamaz bir hale geldi.

Nehru, Müslüman bir hükümdarın yönetimindeki Hindu çoğunluğun bulunduğu bölgelerin statüsü konusunda anlaşmazlıkları gündeme getirdi ve örnek olarak Keşmir bölgesini gösterdi.
Pakistan, 16 Eylül’de Nawab’ın Katılım Belgesini kabul etti. Hindistan Hükümeti, Hindu ve Müslümanların tek bir ulus altında yaşayamayacakları konusunda anlaşma sağlanmışken Cinnah’ın Hindu çoğunluğun bulunduğu Junagadh’ın katılımını onaylamasını kabul etmedi. Hindistan Devlet büyüklerinden Sardar Patel, Junagadh’ın Pakistan’a katılmasına izin verilirse, bunun Gujarat’ta hali hazırda kaynayan toplumsal gerilimi daha da artıracağını söyledi.
Junagadh’daki istikrarsızlık, Hindistan ile tüm ticaretin durmasına yol açmıştı ve gıda maddeleri sağlanamaz hale geldi. Bölge kriz içindeyken, hayatından endişe eden Nawab, ailesi ve takipçileriyle birlikte Karaçi’ye kaçmak zorunda kaldı ve orada geçici bir hükümet kurdu. Serdar Patel, Pakistan’a katılım kararını tersine çevirmek için Junagadh’da bir halk oylaması düzenlenmesini teklif etti.

Bu arada, Nawab’ın kararına karşı Junagadh’da ve Bombay gibi büyük şehirlerde gerginlikler tırmanıyordu. 25 – 30 bin kişilik bir grup Bombay’da toplanarak Junagadh’ı Nawab rejiminden “özgürleştirmeyi” istedi. Aarzi Hukumat (Urduca: Aarzi: Geçici, Hukumat: Hükümet) kuruldu.
Sonunda Patel, Junagadh’ın üç prensliğinin zorla ilhak edilmesini emretti. Ekonomik bir çöküşle karşı karşıya olan ve Hindistanın gücüne direnemeyecek durumda olan Junagadh hükümeti, Hindistan’ın kontrolünü kabul etti. Aralık ayında yapılan referandumda halkın %99,95’inin Pakistan yerine Hindistan’ı seçtiği duyuruldu.

Jammu ve Keşmir’de Katılım Belgesi imzalanması
Kuzeydeki Jammu ve Keşmir krallığı daha da büyüktü ve kral sorunu yalnız başına çözmek istedi. Sonunda, Pakistan’ın Keşmir topraklarını ele geçirmesi riski ortaya çıktığında Hindistan’a katılım belgesini imzaladı.

Maharaja Hari Singh, Kashmir Prenslik devletinin Hindistan Birliğine katılmasını kabul etti. 27 Ekim 1947’de Hindistan’ın o zamanki Genel Valisi Lord Mountbatten bu katılımı onayladı. Aynı gün Maharaja Hari Singh’e gönderilen bir mektupta, “Hükümetimin arzusu, Jammu ve Keşmir’de kanun ve düzenin yeniden sağlanması ve toprakların işgalcilerden temizlenmesiyle, Hindistan Devletine üyelik sorununun çabucak çözülmesidir” dedi.

Lord Mountbatten’in açıklaması ve Keşmir’in gelecekteki statüsünü belirlemek için bir referandum düzenlenmesi teklifi, Hindistan ve Pakistan arasında Jammu ve Keşmir’in Hindistan’a katılımının yasal olup olmadığı konusunda bir anlaşmazlığa yol açtı. Hindistan katılımın koşulsuz ve nihai olduğunu iddia ederken, Pakistan Maharaja’nın baskı altında hareket ettiğini, Pakistan ile bir “Bekleme Anlaşması’nın halen yürürlükte olduğu bir zamanda Hindistan’a katılmaya karar verme hakkının bulunmadığını iddia etti.
Keshmir bölgesinin bu yöntemle Hindistana katılmasına Pakistan tarafı günümüze kadar itirazlarda bulunmakta ve bölgede hak iddia etmektedir. Bu anlaşmazlık nedeniyle iki ülke üç kez sıcak savaş yaşamıştır. Bölgede istikrarsızlık ve çatışma olasılığı halen devam etmektedir.

Keshmir Maharajasının imzaladığı Katılım Belgesi metni aşağıdaki gibidir:
“1947 tarihli Hindistan Bağımsızlık Yasası sonucunda 1947 yılının 15. gününden itibaren, HİNDİSTAN olarak bilinen bağımsız bir Birlik kurulacaktır. Hindistan Hükümeti Yasası, Genel Vali tarafından uyarlandığı şekliyle, Keshmir Devletinin yöneticisi tarafından yürütülen bu Katılım Belgesi ile Hindistan Hakimiyetine katılacağını öngörmektedir.
Şimdi, bu nedenle, ben Shriman Inder Mahinder Rajrajeswar Maharajadhiraj Shri Hari Singh, Jammu ve Keşmir Devleti Hükümdarı, söz konusu devlette ve üzerinde egemenliğimi uygularken Katılım Belgemi yürürlüğe koyuyor ve Hindistan Genel Valisinin, Birlik Yasama Meclisinin, Federal Mahkemenin ve diğer kuruluşların Hindistan Birliğine katıldığımı beyan ediyorum. 26 Ekim 1947”
27 Ekim’de, Hint birlikleri Keşmir’e hava yoluyla taşındı ve bölgeyi ele geçirmiş oldu.

Sıkkım Krallığı
Ülkenin kuzeydoğusundaki bu Budist krallığının statüsü konusunda, Hindistan, Çin’in bölgeyi ele geçirmesi ihtimalinden çekindi ve bu nedenle bölgeye hızlıca müdahale etti. Yönetimi devralmak için bir halk oylaması yaptı.

Sıkkım, 19. yüzyıldan beri İngiliz sömürge yönetimi altındaydı. Bölünme ile yapılan yeni anlaşmada iletişim, savunma ve dış ilişkiler konularında ve Sıkkım’ın “toprak bütünlüğü” konusunda sorumluluk Hindistana bırakıldı. Sıkkım’a içişlerinde özerklik tanındı.
Nisan 1974 genel seçimleri, Hindistan’a yakın Sıkkım Ulusal Kongresi’nin zaferiyle sonuçlandı. Yeni hükümet, sivil ve siyasi özgürlüklerde iyileştirmeler istedi, ancak bu istekler kral Palden Thondup Namgyal tarafından bastırıldı. Mayıs ayında, sorumlu hükümet, Hindistan ile ilişkileri geliştirmeyi öneren Sıkkım Hükümeti Yasası’nı kabul etti. 4 Temmuz 1974’te Parlamento, ülkenin Hindistan’ın bağımlı bir eyaleti haline gelmesini sağlayan yeni anayasayı kabul etti.

4 Eylül 1974’te Hindistan Halk Meclisi (Lok Sabha), Sıkkım’ı “ortak” bir devlet yapma lehinde oy kullandı ve Seçkinler Meclisi (Rajya Sabha) 8 Eylül’de bir değişiklik yaparak Sıkkım’a diğer Hint eyaletleri ile eşit bir statü verdi.
8 Eylül 1974’te Chogyal, özgür ve adil bir referandum yapılması çağrısında bulundu. 5 Mart 1975’te Ulusal Kongre Hindistan’a entegrasyon çağrılarını tekrarlarken, Chogyal yeniden referandum çağrısı yaptı.
9 Nisan’da Hindistan birlikleri ülkeye girdi, saray muhafızlarını silahsızlandırdı (birini öldürdü ve dördünü yaraladı), sarayı kuşattı ve Sıkkım kralını ev hapsine aldı. 10 Nisan 1975’te Sıkkım Devlet Konseyi, başbakan İndira Gandi’nin desteğiyle, ve oybirliğiyle monarşinin kaldırılması ve Sıkkım’ın Hindistan’a bağlı bir eyalet olması yönünde karar verdi.
Bu konu, yeniden referanduma sunuldu. Referandum sonuçlarının çabucak alınabilmesi için en hızlı ulaşım aracı olan jeepler kullanıldı. Erişilmesi zor olan yerleşim yerlerinin bazılarından oyları getirmek iki günden fazla sürdü. 15 Nisana kadar düzenlemeleri tamamlamak, sandıkları toplamak ve oyları saymak fiziksel olarak mümkün olmadı. Sonuçta %97,55 oyla ülkenin Hindistana bağlı bir eyalet haline gelmesi onaylanmış oldu.
Çin ve Pakistan, referandumu Sıkkım’ın zorla ilhakı için yapılmış bir maskaralık olarak nitelendirdi. İndira Gandi buna Çin hükümetinin Tibet’i işgal ettiğini ve Hindistan toprağı olduğuna inandığı Keşmir meselesini hatırlatarak yanıt verdi. Sıkkım eski kralı Chogyal, referandumu “yasadışı ve anayasaya aykırı” olarak nitelendirdi.
ABD hükümeti, Sıkkım’ın önemli ticaret yolları üzerindeki konumu göz önüne alındığında, Hindistan ile birleşmesini tarihi ve pratik bir kaçınılmazlık olarak gördü. Sovyetler Birliği, zayıf bir ifadeyle de olsa olumlu tutum aldı.
1978’de, İndira Gandi’den sonra gelen Başbakan Morarji Desai, kendisine karşı şiddetli protestolara yol açan Sıkkım’ın ilhakından duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve ilhakın “istenilen bir adım olmadığını” söyledi.

Manipur ve Tripura’nın durumu
15 Ağustos 1947’den önce, barışçıl müzakereler, toprakları Hindistan’ın yeni sınırlarına bitişik olan tüm devletleri Hindistan Birliği’ne yönlendirmişti. Bu devletlerin çoğu Hindistan Birliği’nin bir parçası olmayı kabul ettiği anlamına gelen ‘Katılım Aracı’ adlı bir belge imzaladı.

Bağımsızlıktan birkaç gün önce, Manipur’un Mihracesi Bodhachandra Singh, Manipur’un özerkliğinin korunacağına dair verilen güvence üzerine Hindistan hükümetiyle Katılım Belgesini imzaladı. Kamuoyunun baskısı ile, Haziran 1948’de seçimler yapıldı ve devlet, anayasal bir monarşi oldu.
Manipur Yasama Meclisinde, Manipur’un Hindistan ile birleşmesi sorunu konusunda keskin farklılıklar ortaya çıktı. Eylül 1949’da Hindistan Hükümeti, halk tarafından seçilmiş Manipur Yasama Meclisine danışmadan, Maharaja’ya bir Birleşme Anlaşması imzalaması için baskı yapmayı başardı.

Hindistan ile Tripura’nın Birleşmesi
Tripura, 15 Kasım 1949’da Hindistan birliği ile birleşene kadar ayrı bir devletti. Hindistan’ın bağımsızlığından hemen önce tahta geçmiş olan son kral Bir Bikram, 17 Mayıs 1947’de öldü.
Kralın ölümünden sonra, küçük oğlu Kirri Bikram Manikya, Tripura tahtına geçti, ancak yaşı küçük olduğu için ülkeyi yönetemedi. Dul kraliçe Kanchan Prabha Devi, Tripura’nın naipliğini üstlendi.

Hint Birliği’nde Tripura krallığının birleşmesi için çalışmalar yapıldı. Birleşme anlaşmaları, krallığın iki yetersiz otoritesi tarafından baskı altında imzalandı.
Manipur kralı, seçilmiş bir yasama meclisi ve hükümetin kurulmasından sonra krallığın ‘sadece bir figürüne’ indirgendi.
Tripura’nın naibi, naiplik konseyinin tek taraflı olarak feshedilmesinden sonra “şüpheli bir meşruiyete” sahip olarak kaldı.
Bu iki devletin Hindistan ile birleşmesi, yeni Hindistan Birliği’nin İngiliz sömürgesi eski Hindistan’da olduğu gibi gevşek bir devletler ve eyaletler konfederasyonu haline geleceğini gösteriyordu. Bu beklenti gerçekleşmedi, Hindistan ileriki yıllarda merkezi hükümetin otoriteyi sağladığı ve eyaletlerin gevşek bir birlikte yaşadığı zayıf bir yapıda değil modern bir devlet haline geldi.