Halk arasında Babasahib olarak adlandırılmış olan Dr. Ambedkar, Hindistanda dokunulmazlar kastına uygulan sosyal ayrımcılığa karşı mücadele eden bir hukukçu, ekonomist, politikacı ve sosyal reformcudur. Bağımsız Hindistan’ın ilk Adalet Bakanı ve Hindistan Anayasasının baş mimarıdır.
Doğumu
14 Nisan 1891’de Bhimabai ve Ramji Ambadvekar’ın bir oğlu doğdu. Baba Ramji, Madhya Pradesh eyaletindeki Mhow şehrinde görevli bir subaydı. Dönemin İngiliz yönetimi altında bir Hintlinin ulaşmasına izin verilen en yüksek rütbeye yükselmişti. Bir din adamı, Bhim doğmadan önce bu çocuğun dünya çapında ün kazanacağını söylemişti. Ailenin 13 çocuğu vardı. Buna rağmen ona iyi bir eğitim sağlanması için her türlü çabayı gösterdiler.

Erken Yaşamı ve İlk Okulu
İki yıl sonra, babası Ramji ordudan emekli oldu ve aile, köyüne taşındı. Beş yaşındayken Bhim ilkokula kaydoldu. Aile, baba Ramji’nin aldığı yetersiz emekli maaşıyla yaşamak için mücadele içindeydi.
Baba Ramji, Satara’da bir iş bulunca aile tekrar şehre taşındı. Ancak kısa süre sonra hastalanan annesi Bhimabai öldü. Bhim’in halası Mira, çocukların bakımını üstlendi. Baba Ramji çocuklarına her zaman Mahabharata ve Ramayana destanlarından hikayeler okur ve onlara Bhajan denilen dini ilahiler söylerdi. Bu şekildeki ev hayatı Bhim ile kardeşleri için hala mutluluk doluydu. Bhim, kendisine zengin Hindistan kültürünü öğreten babasını hiç unutmadı.

Önyargı Şoku – Kast sistemi
Bhim, yetiştikçe kendisinin ve ailesinin başkalarından farklı muamele gördüğünü fark etmeye başladı. Lisede başka öğrencilerin sıralarından uzakta, sınıfın bir köşesinde kaba bir hasır üzerinde oturmak zorunda bırakıldı. Teneffüs saatlerinde okul arkadaşlarının kullandığı bardaklarla su içmesine izin verilmezdi. Suyu avuçlarıyla içmek zorundaydı.
Bhim, kendisine neden farklı davranıldığını bilmiyordu – onun nesi vardı? Bir keresinde, o ve ağabeyi, yaz tatillerini geçirmek üzere babalarının kasiyer olarak çalıştığı Goregaon’a gitti. Trenden inince istasyonda uzun süre beklediler, ancak babaları onları karşılamaya gelmedi. İstasyon şefi onlara kim olduklarını ve nereye gittiklerini sordu.
Çocuklar çok iyi giyimli, temiz ve kibardılar. Bhim kendilerinin Mahar “dokunulmazlar sınıfı” olduklarını söyledi. İstasyon şefi buna çok şaşırdı ve çekip gitti. Bhim, kardeşlerini babalarına götürmek için bir öküz arabası kiralamaya karar verdi. Motorlu araçlar henüz yokken öküz arabaları tek ulaşım vasıtasıydı, ama arabacılar çocukların ‘dokunulmaz‘ olduklarını duymuştu ve onlara araç vermedi. Sonunda, ücretin iki katını ödemek zorunda kaldılar, ayrıca sürücünün kendisi yerde yürürken arabayı kendileri sürmek zorunda kaldılar. Arabacılar çocuklar tarafından kirletilmekten korkuyordu çünkü onlar “dokunulmazlar“dı. Ödenen fazla para, arabanın daha sonra “arındırılmasını” sağlayacaktı! Yolculuk boyunca Bhim, bu olayları düşündü, ama nedenini anlayamadı. O ve erkek kardeşi temiz ve düzgün giyinmişlerdi.
Yine de dokundukları ve kendilerine dokunan her şeyi kirlettiklerine inanılıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bhim, bu olayı hiç unutmadı. Büyüdükçe, bu tür anlamsız hareketlerin, Hindu toplumunun “dokunulmazlık” dediği şeyin aptalca, zalimce ve tamamen mantıksız olduğunu anladı. Neden ‘dokunulmaz’ olduklarını sorarsa, cevap sadece “bu her zaman böyle” olurdu. Bhim bu cevaptan tatmin olmazdı. “Her zaman böyle oldu”nun haklı bir gerekçe olmadığını ve bu durumun sonsuza kadar böyle kalacağı anlamına geldiğini biliyordu.

Üstün Bir Bilgin
İlkokuldaki öğretmeni, “üst” bir kasttan olmasına rağmen onu çok severdi. Bhim’in çalışkanlığını över ve onu cesaretlendirdi. Hatta bir seferinde Bhim’i kendisiyle öğle yemeği yemeye davet etti. Bu olay, yüksek kasttaki Hinduları dehşete düşürmüştü.
Öğretmen ayrıca Bhim’in soyadını Ambedkar olarak değiştirdi – ona kendi adını verdi. Öğretmeni çok yetenekli olduğunu anladığı Bhim’in Babasına en iyi eğitimi almasını sağlamasını söyledi. Böylece Ramji, ailesiyle birlikte Bombay’a taşındı. En yoksulların yaşadığı bir mahallede, tek göz bir odada yaşamak zorunda kaldılar. Bhim, başarısıyla Hindistan’ın en iyi okullarından birisi olan Elphinstone Lisesi’nde eğitimine devam etti.
Hayatın daha modern olduğu bu büyük şehirde, Bhim hala kendisine “dokunulmaz” denildiğini ve bir şeyin onu farklı ve kötü yaptığını görüyordu. Çok ünlü okulunda bile. Bir gün öğretmen onu bir hesap yapması için tahtaya kaldırdı. Diğer tüm çocuklar ayağa fırlayarak büyük bir yaygara kopardılar. Çünkü sefer tasları karatahtanın arkasındaydı ve Bhim’in yiyecekleri kirleteceğine inanıyorlardı! Başka bir sefer, Hindu kutsal metinlerinin dili olan Sanskrit dilini öğrenmek istediğinde, kendisine “dokunulmazların” bu dili öğrenmesinin yasak olduğu söylendi. Bunun yerine Farsça öğrenmesi gerekiyordu. Bhim, daha sonra Sanskrit dilini öğrendi.

Olgunlaşma ve Evlilik
Bhim, Lise eğitimi sonunda olgunluk sınavını geçti. Başarıları bazı insanların dikkatini çekmişti. Sınavı başardığında, onu tebrik etmek için bir toplantı düzenlendi – sınavı geçen ilk ‘dokunulmaz’ oydu.
Bhim o zamanlar 17 yaşındaydı. O günlerde erken evlilik yaygındı, bu yüzden aynı yıl Ramabai ile evlendirildi.
Çok sıkı çalışmaya devam etti ancak babası Ramji artık okul ücretlerini ödeyemez durumdaydı. Gelişimiyle ilgilenen bir kişi aracılığıyla Bhim, Baroda Maharajası Gaekwad ailesiyle bağlantı kurdu ve Shahu Maharaja ona aylık burs vermeye başladı.
Bunun yardımıyla, Bhim-Rao (‘Rao’ Maharashtra’da isimlere eklenen bir saygı ifadesidir) üniversiteyi 1912 yılında bitirdi ve kamu hizmetinde bir işe başladı. Ancak kısa süre sonra hastalanan babası Ramji öldü. Babası, Bhimrao’nun daha sonraki başarılarının temellerini atmış ve oğlu için elinden gelen her şeyi yapmıştı.

ABD ve İngiltere’deki Çalışmaları
Maharaja, birkaç seçkin akademisyeni ileri çalışmalar için yurtdışına gönderiyordu. Bhimrao bu akademisyenler arasına seçildi. Bunun şartı, eğitimini bitirdikten sonra Baroda eyaletinde on yıl süreyle hizmet etmekti.
1913 yılında New York’a gitti ve dünyaca ünlü Columbia Üniversitesi’nde eğitim gördü. Amerika’da yaşadığı özgürlük ve eşitlik ortamı, Bhimrao’yu çok etkiledi. Amerika’da kast önyargılarından arınmış, normal bir hayatın yaşanıyor olması onu çok canlandırdı. Artık istediği her şeyi yapabilirdi -ama zamanını çalışmaya adadı. Günde on sekiz saat çalışıyordu.
Kitapçıları gezmeyi çok severdi. İlgilendiği konular Ekonomi ve Sosyoloji idi. Sadece iki yıl içinde yüksek lisans derecesini aldı, ertesi yıl doktorasını tamamladı. Sonra Columbia üniversitesinden ayrıldı ve Londra Ekonomi Okulu’nda eğitim almak üzere İngiltere’ye gitti. Ancak Baroda Eyaleti’nin verdiği bursun süresi dolduğu için eğitimini tamamlayamadan Londra’dan ayrılmak zorunda kaldı. Üç yıl sonra gereken kaynağı bularak bu eğitimini de bitirdi.

Hindistan’a Dönüş – Baroda’da Kabus
Bhimrao’ya Baroda Kamu Hizmetleri kurumunda bir iş verildi. Ancak Bhimrao, Baroda’da Hindu kast sisteminin en kötü yanlarıyla tekrar karşılaştı. Bu ona daha çok acı verdi. Çünkü son dört yıl yurt dışındaydı ve ‘dokunulmaz’ etiketinden bir süre için uzak kalmıştı.
Örneğin çalıştığı ofiste hiç kimse ona dosya ve evrakı elden vermezdi. Görevliler onları masasına fırlatırdı. İçmesi için su da verilmezdi. Alt kasttan olduğu için ona hiç saygı gösterilmedi.
Bhimrao Baroda’da konaklamak için otel arıyordu, ama hiçbir otel onu sürekli olarak almak istemiyordu. Sonunda bir Parsi misafirhanesinde konaklayacak bir yer buldu. Bunu da kastını gizli tutması sayesinde yapabildi. Burası çok rahatsız edici koşullarda küçük bir banyosu olan tek odalı bir yerdi.
Baroda şehrinde konuşacak kimsesi olmadığı için tamamen yalnızdı. Elektrik yoktu, hatta gaz lambaları bile yoktu – bu yüzden geceleri ortalık tamamen karanlık oluyordu. Bhimrao, memuriyet yükümlülüğünü bitirmek için başka bir yer bulmayı umuyordu, ama bir sabah işe gitmek için hazırlanırken bir grup insan karşısına çıktı. Ellerinde sopalar bulunan bu grup onu misafirhaneyi kirletmekle suçladı ve akşama kadar burayı terketmesini söylediler. Yoksa… Ne yapabilirdi? Baroda’da tanıdığı iki kişinin de yanında kalamazdı.
Bhimrao kendisini tamamen mutsuz ve reddedilmiş hissetti. Baroda’da sadece 11 gün kaldıktan sonra Bombay’a döndü. Orada küçük bir işletme kurmaya çalıştı, insanlara ekonomi konusunda yatırım tavsiyelerinde bulunacaktı. Ancak müşteriler onun alt kasttan olduğunu öğrenince ayrılıyordu, böylece bu atılım da başarısız oldu.
1918’de Bombay’daki Sydenham Üniversitesinde öğretim görevlisi oldu. Öğrencileri onu parlak bir öğretmen ve bir bilgin olarak tanıdı. Bir yandan, “dokunulmazlar” davasını savunmak için bir yerel Marathi gazetesi olan “Mook Nayak”ın (Aptalların Lideri) kurulmasına yardım etti. Bu gazetede Dalitlerin -ezilenlerin- maruz kaldığı aşağılanmaları açığa çıkardı ve etrafa duyurdu. Eşit haklara kavuşmak isteyen herkesin mücadele etmesi gerektiğini belirten konferanslar düzenlemeye başladı. Kendi yaşamı ona kurtuluş için mücadelenin gerektiğini öğretmişti.

Eğitiminin Tamamlanması – Dokunulmazların Lideri
1920’de arkadaşlarının maddi yardımıyla Ekonomi eğitimini tamamlamak üzere tekrar Londra’ya gitti. Ayrıca Gray’s Inn’de Hukuk eğitimi almaya başladı. 1923’te Bhimrao, İngiltere’den Ekonomi Doktorası alarak döndü. Belki de bu ünlü kurumdan Doktora derecesi alan ilk Hintliydi.
Hindistan’a döndüğünde, hiçbir şeyin değişmediğinin farkındaydı. Sahip olduğu yüksek eğitim ve bilimsel kariyeri “dokunulmazlık” söz konusu olduğunda hiçbir şey ifade etmiyordu. Bu, onun önünde hâlâ bir engeldi. Ancak, dünyadaki en iyi eğitimi almıştı ve Dalit topluluğunun lideri olmak için yeterince donanımlıydı. Zamanının en iyi beyinleriyle tartışabilir ve onları alt edebilirdi. Bir hukuk uzmanıydı, etkili ve yetenekli bir konuşmacı olarak ikna edici kanıtlar sunabilirdi. Bhimrao hayatının geri kalanını bu işe adadı.
Çoğalan takipçileri tarafından Babasahib “sahip babamız” Ambedkar olarak isimlendirildi. Eğitimin değerini ve önemini bilerek bir dernek kurdu. Bu, dernek yoksul kişiler için pansiyonlar, okullar ve ücretsiz kütüphaneler açıyordu. Dalitlerin durumlarını iyileştirmek için eğitimin herkese ulaşması gerekiyordu. Eğitim imkanları en alt düzeyde bile olsa sağlanmalıydı, çünkü bilgi güçtü.

Barışçıl Mücadeleye Öncülük Etmek
1927’de Babasahib Ambedkar, Bombay’ın Colaba Bölgesi’ndeki Mahad’da bir konferansa başkanlık etti. Orada “Sorunlarınızı ancak kendi kendinize yardım etmeyi öğrenirseniz ve öz saygınızı yeniden kazanırsanız çözebilirsiniz.” dedi. Dokunulmazlık yoluyla aşağılanmanın çözümü konusunda adaletin başkaları tarafından sağlanamayacağını biliyordu.
Bombay Yerel Meclisi, kamuya ait su depolarının ve su kuyularının herkes tarafından eşit olarak kullanılmasına izin veren bir yasa tasarısını kabul etmişti. (Bhim’in okulda, ofisinde ve diğer yerlerde nasıl sudan mahrum bırakıldığını aktarmıştık.) Herkesin kullanımına açık olması gereken bu su kaynakları, ‘kirlilik’ gibi dini inançlar nedeniyle ‘dokunulmazlar’ın kullanımına kapalıydı. Mahad Belediyesi yerel su depolarının kapılarını açık durumda bırakmıştı. O zamana kadar hiçbir ‘dokunulmaz’ oradan su almaya ve içmeye cesaret edememişti.
Babasahib Ambedkar, Konferansın sonunda bu su deposuna doğru barışçıl bir yürüyüş başlattı. Depoya ulaşınca diz çöküp oradan su içti. Binlerce kişi ondan cesaret aldı ve aynı depodan su içerek tarih yazdılar. Yüzlerce yıldır süren “dokunulmazların” genel depolardan su içmeleri yasağı böylece kırılmış oldu. Buna rağmen bazı Hindu üst kast üyeleri onların su içtikleri deponun kirlenmiş olduğuna inandı.
Babasahib Ambedkar, bir Hindu Tapınağı’na Dalitlerin giriş hakkını sağlamak için asatyagraha (şiddet içermeyen gösteri) başlattı. Barışçıl ve şiddet karşıtı olan bu gösteriler bir ay sürdü. Gösterilerin sonunda kendilerine her yıl yapılan tapınak festivaline katılabilecekleri söylendi. Ancak festivalde Dalitler taşlandı ve katılmalarına gene izin verilmedi. Dokunulmazlar, cesaretle, barışçıl direnişlerine devam etti. Tapınak, bu direniş nedeniyle yaklaşık bir yıl kapalı kaldı.

Yuvarlak Masa Görüşmeleri – Gandi
1930’da Londra’da Hindistan’ın geleceğine karar vermek için bir Yuvarlak Masa Konferansı düzenlendi. Babasahib Ambedkar bu toplantılarda ‘dokunulmazları’ temsil etti. Londra’ya gitmeden önce Bombay’da Gandi ile tanıştı. Gandi, Babasahib Ambedkar’a onun gerçek bir vatansever olduğunu bildiğini söyledi.
Konferansta Babasahib Ambedkar, gelecek seçimlerde ezilen sınıflar için ayrı aday listeleri oluşturulmasını istedi. Bu sırada ünlü “Hinduizm, bize sadece hakaret, sefalet ve aşağılama yaşattı.” sözünü söyledi.
Ayrı bir aday liste oluşturmak, ‘dokunulmazların’ kendi adaylarına oy verecekleri ve oylarının Hindu çoğunluktan ayrı olarak değerlendirileceği anlamına gelirdi. Babasahib, Bombay’a dönüşünde binlerce takipçisi tarafından kahraman ilan edildi. Ayrı aday listesi taleplerinin kabul edildiği duyuruldu. Ancak Gandi, ayrı liste uygulamasının dokunulmazları Hindulardan ayıracağını anlamıştı. Hinduların bölünme ihtimali Gandi’yi çok üzdü. Ayrı aday listesi talebinin geri çekilmesi için ölüm orucu tutacağını söyledi. Gandi ile Dr. Ambedkar bu konu üzerinde görüştüler. Gandi Babasahib’i Hinduizmin değişeceğine ve kötü uygulamaların geride kalacağına ikna etti. Sonunda Babasahib Ambedkar, 1932’de ayrı aday listeleri yerine, ezilmiş sınıflara daha fazla temsil imkanı tanınmasını kabul etti. Ancak pratikte bu imkan hiçbir sonuç getirmedi.

Hayatının en verimli dönemi
1935’te eşi Ramabai öldü. Aynı yıl Bombay Devlet Hukuk Üniversitesi yöneticisi oldu. Gene 1935’te Yeola’da bir Dalitler konferansı düzenlendi. Babasahib bu konferansa şunları söyledi: “En temel insan haklarını güvence altına alamadık. Ben bir Hindu olarak doğdum. Elimde değil ama seni temin ederim ki bir Hindu olarak ölmeyeceğim.” Bu, Babasahib’in halkı için Hinduizm’den ayrılmanın bir çıkar yol olacağını ilk kez vurgulamasıydı. Çünkü dokunulmazlık yalnızca Hinduizm içindeyken geçerliydi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Babasahib Ambedkar, Çalışma Bakanı olarak atandı. Ama kökleriyle bağlarını asla kaybetmedi. Fakirlerden geldiğini, fakirlerin hayatını yaşadığını, arkadaşlarına ve dünyanın geri kalanına karşı tutumunun kesinlikle değişmeyeceğini söyledi.

Hint Anayasasının Mimarı
Savaştan sonra Babasahib Ambedkar, Hindistan’ın nasıl yönetileceğine karar verecek olan Kurucu Meclise seçildi. Seçimler nasıl yapılmalı? Halkın hakları nelerdir? Kanunlar nasıl yapılmalı gibi önemli konuların burada karara bağlanması ve yasaların buna göre yapılması gerekiyordu.
Hindistan, Ağustos 1947’de bağımsızlığına kavuştuğunda, Babasahib Ambedkar, Bağımsız Hindistan’ın ilk Adalet Bakanı oldu. Kurucu Meclis, onu anayasa taslağını hazırlayacak komitenin başkanı yaptı. Bir anayasa yazmak için birçok ülkenin Anayasalarını incelemek, derin bir hukuk bilgisi, Hindistan ve Hint Toplumunun tarihi hakkında bilgi – tüm bunlar çok önemliydi. Dr. Ambedkar tüm yükü tek başına taşıdı.
Anayasa Taslağını tamamlandıktan sonra Babasahib hastalandı. Bombay’da bir huzurevinde kalmaya başladı. Burada Dr. Sharda Kabir ile tanıştı ve Nisan 1948’de onunla evlendi. 4 Kasım 1948’de Anayasa Taslağını Kurucu Meclis’e sundu. 26 Kasım 1949’da taslak kabul edildi. O tarihte şöyle demişti: “Toplumsal hayata ayrılıklar getiren, kıskançlık ve kin yaratan kastları ortadan kaldırarak bütün Hintlileri tek millet olmaya çağırıyorum.”

Budizme geçişi
1950’de Sri Lanka’da bir Budist konferansına katıldı. Dönüşünde Bombay’daki bir Budist Tapınağı’nda konuştu. “Yaşadıkları zorluklara son vermek için insanlar Budizm’i benimsemelidir.”
Babasahib Ambedkar 1951’de Hükümetten istifa etti. Dürüst bir adam olarak bunu yapmaktan başka çaresi olmadığını anladı, çünkü yapılan reformlar sorunların çözülmesine yeterli değildi. Sonraki beş yıl boyunca Babasahib, toplumsal kötülüklere ve hurafelere karşı amansız bir mücadele sürdürdü.
“Hayatımın geri kalanını Budizm’in Hindistan’da yeniden canlanmasına ve yayılmasına adayacağım.” dedi. 14 Ekim 1956’da Nagpur şehrinde törenle Budizm’e geçti. Törenden sonra yarım milyondan fazla kişi de Budizm’e geçti. Nagpur’daki bu yer “Diksha Bhoomi” olarak bilinir.

Dr. Ambedkar’ın Ölümü
Budizme geçtikten sadece yedi hafta sonra 6 Aralık 1956’da Babasahib Ambedkar Delhi’deki evinde öldü. Cenazesi Bombay’a götürüldü. Cenaze alayını büyük bir kalabalık karşıladı. Dadar krematoryumunda seçkin liderler ona son saygılarını sundular. Bedeni Budist geleneklerine göre yakıldı. Yarım milyon insan buna tanık oldu. Halen burası “Chaitya Bhoomi” olarak bilinir.
Böylece Hindistan’ın en yüce evlatlarından birinin hayatı sona erdi. Görevi Hindistan’ın dışlanmış ve ezilen milyonlarca insanını insan hakları konusunda uyandırmaktı. Onların acılarını ve onlara gösterilen zulmü kendisi de yaşadı. Zamanının önemli kişileriyle eşit düzeyde kalmak için karşısına çıkartılan bütün engelleri aştı. Yazdığı anayasa aracılığıyla modern Hindistan’ın oluşmasında hayati bir rol oynadı. Dr Ambedkar’ın çalışmaları ve misyonu bugün de devam ediyor.

Dr. Ambedkar’ın Dalitler ve ezilen sınıflara yaptığı hizmetler hiç unutulmadı. Hindistan’ın yoksul kesimlerinde halk tarafından acemice yapılmış heykellerine hep rastlanır. Bu heykeller Babasahib’in silinmez bir iz bıraktığını gösterir.



