Sih dini, Hindu dinine tepki olarak doğmuş ve içeriğinde pek çok Müslüman ve Sufi ögeleri barındıran eklektik bir dindir. Başka dinlerde az rastlanılan Guru’luk (mürşidlik) kurumuna çok önem verir. Sih inancı bir din değil de bir tarikat olsaydı Guru’ların tarikatın mürşidleri olduğunu söylenecekti. Sih dini öğretileri 10 Guru’nun katkıları ile ortaya çıkmıştır.
Ekteki yazıda her bir Sih Gurusunun Sih dinine yaptıkları katkılar ele alınıyor.
Sih dini öğretileri ve Guru Nanak
Guru Nanak, insanlar arasında dine dayalı bölünmelerin var olduğu fikrini kesinlikle reddetmiştir. Yaratıcının “bir” ve “tek” olduğunu ve tüm insanların temelde kardeş olduğunu temel almıştır. Tanrısal deneyimin her insanın kendi özünde var olduğunu, dolayısıyla insanlar arasında kast, inanç, cinsiyet veya milliyete dayalı hiçbir farklılık olmadığını belirtmiştir. Onun basit ama derin felsefesi, tüm insanların temel ilahi yönünü tanımaya dayanıyordu. Herkes kendi içindeki İlahi Işığın farkındalığına ulaştığında, insan hayatı sevgi, hakikat, sabır, huzur ve hoşnutluğun derin deneyimini yaşardı.
Guru Nanak, aydınlanmaya 30’lu yaşlarında ulaşmıştır. Bir nehre dalıp üç gün boyunca suda meditasyon yaptıktan sonra, gerçekliğin, Tanrısallığın ve insan varoluşunun doğasına dair güçlü bir vizyona sahip olarak ortaya çıkmıştır. Bu vizyonu Japji Sahib -Ruhun Şarkısı- olarak bilinen bir ilahiyle ifade etti. Japji Sahib ile insanlık, bir Üstadın aydınlanma anında yaşadıklarını kendi sözleriyle aktardığı nadir bir resme sahip olmuştur.
Japji Sahib bu yeni ruhani geleneğin temelidir. Guru Nanak, aydınlandıktan sonra 15 yıl boyunca Hindistan, Asya ve İran’da dolaştı. Tüm geleneklerden insanları bir araya getirdi, yaratıcıyı, yaratılışı ve ruhun zaman ve mekan içindeki yolculuğunu öven ilahiler söyledi. Bu süre içinde, başka mistiklerin kendi vizyonları ve ilahi deneyimleriyle rezonansa giren şarkıları bir araya getirdi. Seyahatlerinden sonra yerleşik hayata geçip bir çiftçi olarak yaşadı ve kendisinden bir şeyler öğrenmeye gelen herkese ideallerini öğretmeye devam etti.

Guru Angad
Guru Angad, Guru Nanak’ın öğretilerini paylaşmaya devam etti. Ayrıca mistik vizyon hallerine girdi ve kendi deneyimlerine göre ilahiler okudu. Topluluğun bu ilahileri söylemeyi öğrenmesine yardımcı olmak için Gurmukhi yazısını standartlaştırdı. Gurmukhi “Guru’nun ağzından” anlamına gelir. Gurmukhi yazısı, çok kolay ve net telaffuz kurallarıyla Guru Angad’ın ve Guru Nanak’ın bir araya getirdiği başka dillerin mistik şarkılarının telaffuz edilebilmesini sağlamıştır. Bazı açılardan Gurmukhi’nin dünyanın ilk ses kayıt cihazı olduğu söylenebilir, çünkü Gurmukhi yazısı bir şarkı hangi dilde yazılmış olursa olsun oluşturduğu sesi yeniden yaratmak için tasarlanmış bir alfabeydi.
Guru Angad’ın talimatıyla eşi Mata Khivi, Langar ya da topluluk yemeği geleneğini daha da geliştirdi. Hindistan’da o dönemde farklı kastlara ait olan insanların birlikte yemek yemeleri yasaktı. Guru Nanak, bu yanlış bölünmeleri kırmak için tüm kastlardan insanların birlikte oturup yemek yeme imkanını sağlayan Langar uygulamasını başlatmıştı. Mata Khivi, bu geleneğin bir kurum haline gelmesinde etkili oldu.

Guru Amar Das
Gurular’ın öğretilerini paylaşmaya ve genişletmeye devam etti. Yaşadığı mistik deneyimleri ilahiler aracılığıyla paylaştı. Beş günlük ibadetten biri olan Mutluluk Şarkısı -Anand Sahib’i- besteledi.
Birçok yerde Langar düzenini kurdu. Ayrıca Sih Üstatlarının öğretilerini desteklemeleri ve paylaşmaları için hizmetkârlar yetiştirdi. Yaşamı boyunca, belirli bölgelere gidip hizmet etmeleri için 52 kadın ve 22 erkek temsilciyi özel olarak eğitti ve görevlendirdi. Kadınlara alçakgönüllülüğü, hizmeti, adanmışlığı, eşitliği, onuru ve saygıyı öğretti.

Guru Ram Das
Önceki Sih üstadları gibi Guru Ram Das da mistik vizyonlara sahipti ve İlahi olanın doğasını ve insan deneyimini açıklayan ilahiler yazdı. Besteleri arasında, eşi Bibi Bhani ile kendi düğün gününde bestelediği Sih düğün töreni ilahisi olan Lavaan da bulunmaktadır. Ayrıca Nişan Şabadları olarak bilinen dört ilahinin yanı sıra çok sayıda başka beste de yaptı.
Guru Ram Das, Amritsar şehrini kurdu ve Sihlerin en kutsal tapınağı olan Harmandir Sahib’i (Altın Tapınak) inşa etmeye başladı. Tapınağı çevreleyen havuzun kazılmasını sağladı. Bu su, iyileştirici gücüyle efsaneleşmiştir. Harmandir Sahib’i, binanın her iki tarafında birer tane olmak üzere dört kapısı olacak şekilde, yani her kasttan, her dilden ve dinden insana açık olacak şekilde inşa etti.

Guru Arjan
Guru Arjan, Harmandir Sahib’in inşaatını tamamladı. Aynı zamanda Shri Guru Granth Sahib’in öncülü olan Adi Granth’ı yaratmak gibi muazzam bir görevi de üstlendi. Önceki Sih Gurular’ın ilahilerini, Hindu ve Sufi mistiklerinin ilahilerini ve kendi kutsal ilahilerini biraraya getirerek bir derleme oluşturdu. Bir usta olarak Guru Arjan, bir ilahin Şabad ses uyumunda olup olmadığını algılayabiliyordu. Evrensel Öğretilerden gelen ilahiler de bu çalışmaya dahil edildi. Guru Arjan, Adi Granth üzerinde çalışırken, Adi Granth’ı yatağının üzerine koyar ve kendisi de bir hizmetçi gibi yerde uyurdu.
Bu süre zarfında Guru Arjan’ın çevresindeki topluluk gelişti ve çok müreffeh bir hale geldi. Bir dizi siyasi entrikayla Babür İmparatoru Cihangir, Guru Arjan ve halkının egemenliğine meydan okudu. Topluluğun bağımsızlığını korumak için Guru Arjan kendisine beş gün beş gece boyunca işkence yapılmasına izin verdi. Kendisini yakalayanlar vücuduna yanan kum dökerken o sıcak bir metal plakaya zincirlenmişti. Guru Arjan tüm işkenceler süresince sadece gülümsedi, çünkü tüm bunların arkasında İlahi Olan’ın elini görüyordu. Tek Yaratıcının işkencedeki her rolü oynadığını gördü ve Yaratıcıyla olan birliğinin farkına vardı. Beş gün ve geceden sonra, Guru Arjan’ın yakındaki bir nehirde yıkanmasına izin verildi. Guru Arjan, suya daldı ve ışık içinde eridi. Fiziksel bedeni bir daha asla ortaya çıkmadı.

Guru Hargobind
Guru Arjan’ın kayboluşundan sonra Sih topluluğu derin bir değişim geçirdi. Sih dini 100 yıl boyunca barış ve hoşgörü üzerine kurulu bir geleneği geliştirmişti. Ancak babası Guru Arjan’ın kurban edilmesinden sonra Guru Hargobind, topluluğun artık kendini savunabilme gücüne ulaşmasının gerekli olduğunu fark etti. Bu, Sihlerin savaş pratiğini başlattığı dönem oldu. Guru Hargobind güçlü bir savaşçı oldu ve Sihleri savaşmaları için eğitti.
Sih savaş geleneği her zaman barış ve hoşgörü ilkelerine bağlı kaldı. Bir Sih savaşçısı yalnızca savunma yapar, asla saldırmazdı. Gelecek yüzyıllarda, amansız dini zulümlerin ortasında, Sihlerden tüm insanların dinlerini özgürce uygulama haklarını korumaları istenecekti. Sih savaşçılar asla kimseyle kavga başlatmadı. Asla başkalarının mallarını almadı. İnsanları köleleştirmek için asla güç kullanmadı. Sih savaşçıları güçlerini haksız saldırılara karşı kendilerini savunmak ve hatta kendilerini savunamayan başkalarını savunmak için kullandı.
Guru Hargobind, Sihlerin Gatka adı verilen savaş sanatını yarattı. Ayrıca Harmandir Sahib’in yanına Akal Takht’ı (Ölmeyen Kişinin Tahtı) inşa etti. Bu taht, Sih toplumunun hem ruhani hem sosyal ve hem de siyasi kimliğiyle kendi kendini yöneten egemen bir toplum olduğunun ifadesiydi. Bu ilke, daha sonra Miri Piri olarak bilinmeye başlandı. Miri Piri, Tanrı’dan ve Guru’dan başka hiç kimsenin daha yüksek otoriteye sahip olmayacağının zamanın hükümdarına bildirilmesiydi.

Guru Har Rai
7. Sih Gurusu şifa ve barış dönemini başlattı. Guru Har Rai inanılmaz bir bitki uzmanı ve şifacıydı. Doğal ilaçlar konusunda ünlüydü ve bitkilerini yetiştirdiği güzel bir bahçesi vardı. Avcılıkta da oldukça iyiydi, ancak hiçbir zaman bir hayvan öldürmedi. Bunun yerine, hayvanları yakalar, onları kasabaya geri getirir ve bir hayvanat bahçesine yerleştirirdi.

Guru Har Krishan
Guruluk 5 yaşında küçük bir çocuğa geçtiğinde, toplulukta küçük bir çocuğun onlara liderlik edebileceğine inanmayanlar oldu. Bu kişilerden biri olan Lal Chand, Guru Har Krishan’a kutsal kitapların anlamını tartışması konusunda meydan okudu. Bunun üzerine Guru Har Krishan, Lal Chand’dan gidip Guru adına konuşacak birini bulmasını istedi. Lal Chand şehri aradı ve Guru adına konuşması için sağır, dilsiz ve okuma yazma bilmeyen bir su taşıyıcısı olan Chhaju Ram’ı getirdi. Guru Har Krishan ayakkabısıyla su taşıyıcısının başına dokundu. Chhaju Ram aniden uyandı ve kutsal kitabın anlamı üzerine basit ama son derece etkileyici bir konuşma yapmaya başladı. Bunu gören Lal Chand, Guru Har Krishan’dan af diledi ve topluluk Guru’nun liderlik etme yeteneğini kabul etti.
Delhi’de çiçek hastalığı salgını vardı. Guru Har Krishan salgının olduğu yere gitti ve onun kutsamasıyla hastalığı iyileştirebilecek kutsal bir su kaynağı ortaya çıktı. Guru, bölgedeki herkesin acılarını ve hastalıklarını üstlendi. Çiçek hastalığını bile kendi üzerine aldı ve başkalarının hayatlarını kurtarmak için kendi hayatını verdi.

Guru Tegh Bahadur
Guru Tegh Bahadur’un derin meditasyona girme özelliği vardı. Guru olmadan önce uzun yıllarını meditasyon yaparak geçirmişti. Eşi de onunla birlikte yoğun meditasyon uygulamalarına katılmıştı. İlk beş Sih Gurusu gibi Guru Tegh Bahadur da Şabad’ın mistik deneyimlerini yaşıyordu. Deneyimlerini ilahiler şeklinde paylaştı. Guru Nanak gibi o da çok uzaklara seyahat etti, yeni topluluklar kurdu ve Guru Nanak zamanından beri hiçbir Sih Gurusu tarafından ziyaret edilmemiş olan topluluklara yöneldi.
Hayatının sonu, Sihlerin dinler arası hoşgörüsüne ve her bireyin kendi dini yolunu özgürce takip etme hakkına olan bağlılığının bir kanıtıydı. Babür İmparatoru Aurangzeb, Hindu liderlerden İslam’ı kabul etmelerini dayatan acımasız bir din değiştirme kampanyası başlatmıştı. Bir grup Hindu lider Guru Tegh Bahadur’a gelerek kendileri adına Aurangzeb’e aracılık etmesini istedi. Guru Teg Bahadur bunu kabul etti. İmparatora şöyle bir teklifte bulundu: Eğer İmparator kendisinin dinini değiştirebilirse, tüm Hindu liderler İslam’ı kabul edecekti. Ancak İmparator onu dininden döndüremezse, o zaman Hindular serbest bırakılacaktı. Guru Tegh Bahadur, Aurangzeb’in hapishanesine kapatıldı ve kendisine korkunç işkenceler uygulandı. Guru Tegh Bahadur herhangi bir mucize göstermeyi ve din değiştirmeyi reddetti.
Sonunda İmparator onun dinini değiştirtemeyeceğini anladı. Guru Tegh Bahadur’u serbest bırakmak yerine, kafasının kesilmesini emretti. Guru Teg Bahadur hapse girmeyi kabul etmeden önce, İmparator’a teslim edilmek üzere bir not bırakmıştı. Notta şöyle yazılıydı.
“İşte en büyük mucize budur. Başımı verdim ama inancımı vermedim.”

Guru Gobind Singh
Guru Teg Bahadur’un oğlu genç Gobind Rai, babasının hapsedildiği, işkence gördüğü ve öldürüldüğü sırada sadece 9 yaşındaydı. Bu olay onu çok derinden etkiledi. İlerleyen yıllarda Sihler Aurangzeb’in güçleriyle savaşmak ve halkı dini bağnazlık ve zulümden korumak için tekrar göreve çağrılacaktı.
Guru Gobind Rai, tüm insanlığın onurunu korumak için hayatlarını feda etmeye hazır insanlardan oluşan bir toplum yaratmak amacıyla, Yaratıcının rehberliğinde Sihlere Amrit (kutsal nektar) verdi. Böylece kendilerini eşitlik ve barış içinde yaşamaya adamış, ancak her türlü adaletsizliğe ve zorbalığa karşı savaşmaya istekli bir grup erkek ve kadından oluşan Khalsa Tarikatı kuruldu.
Guru Gobind Singh’in yaşamı sırasında, büyük dedesi Guru Arjan tarafından derlenen Adi Granth kaybolmuştu. Guru Gobind Singh, Adi Granth’ın tamamını hafızasından yazdırdı. Ayrıca babası Guru Teg Bahadur’un şarkılarını da buna dahil etti. Sonuç olarak Shri Guru Granth Sahib isimli Sih dininin kutsal kitabı ortaya çıktı.
Hayatının sonunda, 1708’de Guruluk görevini Shri Guru Granth Sahib’e devretti. Sihlerin fiziksel bedenli üstadlarının dönemi böylece sona erdi. Sih toplumu için Ruhani Işık ve Rehber olarak Shabad Guru’nun saltanatı başladı.








