Ghiyasuddin Balaban, Delhi Sultanlığı, Memlükler hanedanının sultanlarından birisidir. Doğumu 1216 – Ölümü : 1287 yılındadır. 70 yıllık yaşamının 1266 – 1287 yılları arasında Memlükler Sultanı olmuştur. Sultanlığı sırasında kendisine verilen ünvanlar şöyleydi : Zil-i-Ilahi (Tanrının gölgesi), Niyabat-i-Khuda (Tanrının naibi) ve Khuda-i-Vandgar (Tanırın adanmışı).
Balaban, (Bazı kaynaklarda “Balban” şeklinde yazılıyor.) Güney Asya tarihinin en ilginç imparatorlarından birisidir. Çocukken köle olarak satılan Balaban’ın kaderi Delhi’ye getirilişi ile değişti. Yeteneği ile Delhi Sultanlığı’nın sarayına girdi ve zamanla kendisine ilgi çekmeyi başardı. Sultan İltutmuş’un ölümünden sonra tahta çıkma imkanı vardı, ama acele etmeden sırasını bekledi. Raziye Sultan ve diğerlerinin başarısız olması sonucunda tahta çıkabilecek tek isim olarak kalmayı becerdi ve sultan oldu.
Ekteki yazıda Balaban’ın tahta çıkmayı başarana kadar olan mücadele dönemini inceliyoruz. Yazı dizimizin ikinci bölümünde Balaban’ın imparator olduktan sonraki mücadelesini aktaracağız.

Ghiyasuddin Balaban Kökeni
Balaban’ın doğum yılı ve doğum yeri kesin olarak bilinmemektedir. Orta Asya’da, Türk kökenli Ilbari (İlberi) kabilesindeki soylu bir ailede doğduğu düşünülmektedir. Çocukluğunda, kabilesine Moğollar saldırdı ve köle olarak kaçırıldı. Köle tüccarları onu ve arkadaşlarını Gazne şehrine götürdü ve Basra’lı bir Sufiye sattı. Yeni efendisi ona Bahauddin adını verdi ve çocuğu 1232 yılında Delhi’ye götürdü. Balaban, burada, Sultan Shamsuddin İltutmuş tarafından satın alındı. İmparatorun bu genç çocuğu satın alma kararını, kendisinin de Ilbari (İlberi) kabilesinden olması ve küçük bir çocukken köle olarak satılmış olması etkilemiştir. İltutmuş’un hayatı da, Türk kökenli komutan Kutbeddin Aybek tarafından köle pazarından satın alındığında değişmişti. İlginç bir şekilde, Kutbeddin Aybek’in kendisi de çocukken köle olarak satılmış ve Ghur imparatoru tarafından satın alınmıştı. Bu nedenle hanedan, Memlük Hanedanı veya “kölelerin hanedanı” olarak adlandırılır. Tarihte Mısırda, Irakta ve Suriyede Memlükler adıyla kurulmuş olan sultanlıklar vardır. Bizim konumuz olan Delhi’deki Memlüklerdir.

Yükselişi
Balaban, su taşıyıcısı olarak çalışmaya başladı. Kısa sürede kendini kanıtlayarak imparatorun kişisel hizmetkarı/yardımcısı oldu. 1236 yılında Sultan hastalandı ve vefat etti. Onun yerine oğlu Rukneddin Firuz geçti. Yeni sultan babasına hiç benzemiyor, devleti yönetmeye hiç ilgi duymuyordu. Annesi Şah Türkan, onun yerine yönetimi eline aldı. Şah Türkan, kazandığı gücü geçmiş düşmanlarından intikam almak için kullanıyor ve bir diktatör gibi davranıyordu. Çok geçmeden halk ve soylular Firuz Şah’a ve Şah Türkan hatuna karşı geldiler. Şah Türkan ve oğlu Rukneddin Firuz tahta çıktıktan sadece altı ay sonra suikaste kurban gitti. Bu suikasti devlet yönetiminde etkili olan Türk seçkinler yaptırmıştı. Aynı seçkinler tartışmalı bir karar alarak, İltutmuş’un kızı ve Qutbeddin Aybek’ın torunu Raziya İltutmuş’u yeni imparatoriçe olarak seçtiler. Delhi Sultanlığı’nın beşinci ve tek kadın sultanı olan Razia Sultana böylece başa geçti.
Razia Sultana’nın hükümdarlığı döneminde Balaban’ın rütbesi Emir-i Şikar (avların efendisi/beyi) oldu. Bu ona askeri ve siyasi güç kazandırdı. Balaban, kısa süre sonra, kırk soylunun oluşturduğu Kırklar Meclisi “Chilanghan”ın bir üyesi oldu. Zayıf bir imparatorun yönetimi durumunda, tahtın arkasındaki gerçek güç, Kırklar Meclisindeydi. Bu konseyin üyeleri, Qutbeddin Aybek ve İltutmuş’a sadık olan kişilerden oluşuyordu. Kısa süre içinde Balaban, konseyin en önemli üyelerinden biri haline geldi.
Balaban, saray siyasetinin ustası oldu. Meclisin kırk üyesinin içinde en alt kademeden başlamış, ancak kısa sürede en güçlülerden biri haline gelmişti. Balaban başlangıçta Razia Sultana’ya sadıktı, ancak zamanla ona karşı çıkan kırk üyeden biri oldu.

Sultan Yapıcı Rolü
Razia Sultana, Ekim 1240’ta bir komplo sonucu öldürüldü. Kırklar Meclisi’nin geri kalan üyeleriyle birlikte, Muizuddin Behram’ı yeni sultan adayı olarak gösterdiler. Böylece tahta Muizuddin Behram geçti. Bu süre boyunca Balaban uzun vadeli planlar yapıp konumunu ve gücünü artırdı.
Sultan Muizuddin Behram da zayıf bir hükümdardı. Onun döneminde, Mecliste iç mücadeleler yaşanıyordu. Bu durum, imparatorluğun kötü yönetilmesine ve yönetimin zayıflamasına neden oldu. Üstelik tüm bunlar, olabilecek en kötü zamanda ortaya çıktı. Moğollar batı cephesini taciz ediyor ve saldırıyordu. 1241 kışında Moğollar Lahor’u kuşattı. Aralık ayı sonunda Lahor’un savunması çöktü. Şehirdeki tüm canlılar öldürüldü ve şehir yerle bir edildi. İmparatorluğun batı cephesinin en büyük şehri yok olmuştu. Daha da kötüsü, Sultan Behram bunu engellemek için hiçbir şey yapmamıştı. 1242 yılının Mayıs ayında Behram, Kırklar Meclisi kararıyla idam edildi.
Behram’ın yerine yeğeni Alauddin Mesud geçti. Devletin yönetimi soyluların elinde olduğu için Mesud’un da fazla bir gücü yoktu. Gene de Mesud kendi gücünü ve etkisini artırmaya başladı. 1246’da öldürüldü. Meclis, onun yerine kuzeni Nasiruddin Mahmud II’yi geçirdi.
Sultan Nasiruddin Mahmud II, imparatorluğu yönetmekle veya iktidarla hiç ilgilenmiyordu. Dinle çok fazla ilgilenen bir kişiydi. İmparatorluk hazinesindeki servetin kendisine veya kraliyet ailesine ait olmadığına inanıyordu. Aksine, bu servet halkın malıydı ve imparatorluk için kullanılmamalıydı. Hazine’den hiç para almadı. Bunun yerine, kendi eliyle yazdığı Kuran nüshalarını satarak az miktarda para kazanıyordu. Zamanının çoğunu dua ederek, Kuran okuyarak veya Kuran nüshaları yazarak geçiriyordu.

Vezir oluşu
Nasiruddin Tanrı’ya dua etmekle meşgulken, Balaban tahtın arkasındaki gerçek güç haline geldi. 1246’da vezir olarak atandı. Sultan’ı kızlarından biriyle evlenmeye ikna ederek konumunu daha da sağlamlaştırdı. Aile üyelerini yüksek mevkilere yerleştirdi. Örneğin kuzeni Sher Khan, Lahor’un başına getirildi. Balaban, adı hariç her şeyiyle imparator oldu. Vezir olarak hüküm sürdüğü yıllar da onun yönetimde olduğu dönem olarak hesaba katılmalıdır.
Vezir olduğunda Balaban’ın gücü zirveye çıkmıştı, ancak birçok da düşmanı oldu. Birçok soylu ve Kırklar Meclisi artık ona karşıydı. Balaban’ın tüm gücü kendi elinde toplamaya çalıştığının farkındaydılar. En büyük rakibi, Hint kökenli yerel bir Müslüman olan Imaduddin Raihan’dı. Imaduddin, Sultan’ı ikna ederek Balaban’ın tahtı ele geçirmeye çalıştığına ikna etti. Balaban ve ailesi iktidardan uzaklaştırıldı. Ancak 1254’te, Balaban yeniden vezir olarak göreve getirildi. Bunun nedeni, Imaduddin’in Türk soylu olmaması ve Balaban’ın Türk soylularını kendi yönetimi altında birleştirebilmesiydi. Balaban soyluların kendisine ve hırslarına yönelik tehdidi fark etmişti. Meclisi parçalamaya çalıştı, ancak bunu başaramadı.

Sultan oluşu
1266 yılında Sultan Nasiruddin öldü. Oğlu olmadığı için varisi kalmadı. Balaban bu fırsatı değerlendirerek tahta çıktı. Kendisini Memlük Hanedanı’nın yeni ve dokuzuncu sultanı olarak ilan etti ve Sultan Ghiyasuddin-Balaban unvanını aldı. Hayatı boyunca planlar yapıp, çok çalışıp, entrikalar çevirdikten sonra başarıya ulaşmış ve 60 yaşında sultan olmuştu.

Balaban, sultan olduktan sonra, onu ilginç bir tarihi şahsiyet ve imparator yapan politikalar uyguladı. Bunları yazı dizimizin ikinci bölümünde inceleyebilirsiniz.






