Qawwali, Hint-Pakistan sufizmi felsefesini yansıtan metinlerin müzikal bir performans ile sunulmasıdır. Qawwali müziğinde Orta Doğu ve İran’ın erken dönem Sufi mistisizmiyle Hindistan müzik gelenekleri iç içe geçmiştir.
Genel Bilgi
Qawwali performansında Allah’ın birliğine dair farkındalık yaratma ve ilahî olanla birleşme amaçlanır. Qawwalilerde okunan metin, bu farkındalığı ateşler, müzik ise ilahi olanın melodik sesini hatırlatır.
Qawwali Tarihi
13. yüzyıl sonlarında Hindistandaki Chistiye tarikatının üyeleri namaz ve duaların bitiminde bazı ilahileri sözlü olarak okumayı adet haline getirmişti. Bu ilahiler arasında özellikle Sufi ermiş Emir Khusrow’un şiirleri öne çıkıyordu. Daha sonra başka sufi şairlerin şiirleri de okunur oldu.
Zamanla ilahilere basit çalgılar ile eşlik edilmeye başlandı, böylece Qawwali tarzı oluştu. Qawwalilerin ilk dönemlerinde müzik enstrümanlarının çalınmasına “haram” diye karşı çıkılıyordu, ancak bu engel zamanla aşıldı. Böylece Harmonium, Tabla ve Dholak başta olmak üzere çeşitli çalgılar camilerde, mescidlerde ve tarikatlarda hazır bulundurulur ve serbestçe çalınır oldu.
Qawwali’nin gelişiminde en önemli figürlerden birisi Hint-Fars kökenli sufi şair Emir Khusro olmuştur. Khusro, klasik Hint müziğinin bir tarzı olan “Khyal” ile Qawwali repertuarlarının bütünlüğünü sağladı. Khusro, Hindi, Purvi, Brajbhasha ve Farsça dillerinde şiirler yazmıştı.

Tarihte tasavvuf dergahları ve khangahlar, Qawwali icralarının yapıldığı geleneksel mekanlar olmuştur. Sufi dergahları, Qawwallerin himayesini de sağlamıştır.
İki özel Qawwali olayı vardır. “Mehfil-e-sama” (dinlemek için toplanma) ve “Darbar-e-Auliya” veya (Sufi Evliyalar toplantısı). İlki müzik aracılığıyla ‘mistik deneyim’i sağlarken, ikincisi bir Sufi’nin ‘tasavvufi birlik için kişisel arayışını sürdürmesi için bir fırsat oluşturur.
Sufizm eğitimi gibi Qawwali eğitimi de deneyseldir. Bir Qawwali öğrencisi çok erken yaşlardan itibaren dinleme pratiğine başlar. Eğitim, ancak bir ıslaha ihtiyaç duyulduğunda ve mürid, sufi felsefesini öğrenmeye hazır olduğunda verilir. Qawwali eğitiminde, tasavvuf felsefesinin derinlemesine bilinmesi ve tasavvuf şiirinin geniş repertuarına hakim olunması gereklidir.

Hindustani klasik müziği gibi, Qawwali de aile merkezli sıkı bir Gharana (ekolleşme) geleneğini izler. Çalma ve performans teknikleri bir nesilden diğerine doğrudan aktarılır. Qawwali repertuarı, performansıların ayrıntılarını gösteren “Qawwal Bachche Ka Gharana”yı (Çocuklar için Gharana Qawwali)yi formüle eden Khusro’ya kadar götürülebilir. Bu Gharana, Hindistan ve Pakistan’daki Chistiye ekolünün Qawwali tarzının temelidir.
Qawwali kelimesi Arapça’da “deyiş” anlamına gelen “qaul”dan gelir. Böylece Qawwali, bir tür uygulamada gerçekleşen semadır, mistik şiir ile müziğin bir birleşimidir. Ritm ve zikir de Qawwali deneyimini yoğunlaştırır.

Qawwali Müzik Grubu
Bir Qawwali performansında, 10 kişi kadar müzisyen bulunur. Sarangi, Harmonium, Tanpura ve Esraj gibi çalgılar çalınır, ritm enstrümanları olarak Tabla, Dholak ve Pakhavaj kullanılır. Qawwali performansında el çırpma da müziğin bir parçasıdır. Qawwaller, bedenin bile bir müzik aleti olduğuna ve kişinin ritmi beden aracılığıyla ifade etmesi gerektiğine inanır.
Performans sırasında bir metinden diğerine ve hatta bir şairden diğerine geçilebilir. Qawwaller çok çeşitli çağdaş ezgileri de kullanır. Ayrıca Sant Kabir ve Tulsidas gibi Hindu mistiklerinden ve Bhakti geleneğinin diğer kişiliklerinden de büyük ölçüde yararlanırlar. Yeni ezgiler bestelerken bir yerden aldıkları bazı ezgileri birleştirirler; bunlara ‘urana’ veya kapkaç ezgileri denir.

Bir Qavvali grubunda genellikle iki kişi vokal yapar. Günümüzde solo performanslar da yapılıyor. Geleneksel olarak sadece erkekler Qawwali icra eder ama bu kural da son zamanlarda esnetilmiştir. Artık çeşitli kadın icracılar da halka açık toplantılarda performans yapabiliyor. Örneğin, Pakistan’da Saba, Fauzia ve Zille Huma kardeşler Manwa Sisters adında tamamı kadınlardan oluşan bir Qawwali grubu kurdular. Bir başka Pakistanlı kadın Qawwali üstadı Abida Parveen de tanınmış kadın icracılar arasındadır.

Qawwali, özellikle Pakistan’da ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde popüler olan bir tür sufi adanmışlık müziğidir. En az 700 yıldır söylenir. Meditatif özelliklidir, hatta transa bile yol açtığı söylenir. Hızlı ve coşkulu özelliği ile Pop, Disko, Jazz gibi müziklerde çeşitli versiyonları kullanılır.

Qawwali Müzik tarzı
Qawwali okunurken şiirlerin kafiyeleri, zikir şeklinde tekrar edilir, böylece performans doğrudan Allah’ın isimlerini tekrarlamaya bağlanır. Bu ritmik düzenleme, aynı zamanda gazel biçimiyle de uyumludur.
Bir Qawwali performansının özünü anlamak için kişinin onu ‘dinlemesi’ yeterlidir, kişi yalnızca dinleyerek bile semâyı deneyimleyebilir ve böylece ilahi olana yaklaşır. Bir kavram olarak sema, “Allah’ı aramaya teşvik eden ilahi mesajı gönülden dinlemek” anlamına gelir.

Qawwali’de sahne kavramı, modern çağda ortaya çıkmıştır. Geleneksel bir Qawwali performansı için ayrı bir sahne gerekmezdi. Dergâhlarda görülebileceği gibi yere serilmiş beyaz renkli yuvarlak bir platform yeterliydi. Sahnelerde yapılan performanslarda amplifikatörlerin kullanımı ile uzak seyircilere de ulaşabilme imkanı Qawwali performansının geleneksel ortamını değiştirdi. Dinleyici ve icracıların aralarındaki mesafe de bununla birlikte azaldı. Qawwali’nin bir diğer önemli özelliği “vel” yani icracılara bahşiş verilmesi geleneğiydi. Geçmişte vel (bahşiş), Qawwallerin ana gelir kaynağıydı. Bir müzik performansı olarak Qawwalinin artan popülerliği sayesinde artık gelirler vel ile sağlanmıyor. Ancak geleneksel bir Qawwali sunumunda izleyicilerden isteyenler bir takdir göstergesi olarak bahşiş verebiliyor.

Hindistan ve Pakistan’ın yanı sıra Güney Asya’daki başka birçok ülkede ortak tarihe sahip olma ve harmonium ve tabla gibi benzer enstrümanlar kullanma nedeniyle Qawwali’ye benzer müzikler yapılıyor.
Hem Hindustani klasik müziğinde hem de Qawwali’de grup performansları standarttır; ancak Qawwalide genellikle bir tek solist bulunur ve parçalar sırasında ritmle el çırpan bir koro da bulunur. Her iki müzik türünde de, genellikle her şarkının yavaş bir girişten daha hızlı bir gelişmeye geçtiği duyulur. Diğer bir benzerlik, her ikisinde de uzun vokal sololarının doğaçlama olarak yapılmasıdır.
Kuzey Hindistan klasik müziğine veya Türkiye’nin Sema müziğine aşina olan dinleyiciler Qawwali müziğinde tanıdık pek çok şey duyabilir. Qawwali müziğinin yapısı Kuzey Hindistan klasik müziği ve Hindustani Raga müziği ile karşılaştırılabilir. Ancak Qawwalilerde zaman zaman çeşitli Ragalar birbirine karıştırılarak çalınır.

Yakın Dönem
Qawwali’nin popülerliği, film müziklerine uygun olması ve ünlü sanatçı Nusrat Fateh Ali Khan’ın yabancı sahnelerde tanınıyor olması nedeniyle 1970’lerin başında zirveye ulaştı. Nusret, daha 15 yaşındayken uluslararası bir sanatçı olmuştu. Repertuarı büyük ölçüde Hint klasik müziğine dayanıyordu ve müziğinin yarattığı trans benzeri haller ile dünyanın her yerinden dinleyicileri kendine çekti. Nusrat Fateh Ali Khan, sonraki yıllarda birçok müzikal işbirliğine ve deneysel müziğe öncülük etti.

Qawwali müzikleri, çağdaş füzyon müziği ile deneyler yapacak kadar gelişti. Örneğin, Coke Studio Pakistan’ın yapımlarında, Qawwali ve Batı müziğinin müzikal kaynaşmasını görebilirsiniz. Abida Parveen, Farid Ayaz ve Rahat Fateh Ali Khan gibi Qawwaller, Qawwali’yi tamamen yeni bir yöntemle sunarken duygulu performanslar sergilediler. Farid Ayaz, ‘Rang’ performansında geleneksel yönleri korudu, ancak davul ve bas gitar kullanımıyla ritim yapısını değiştirmeyi denedi. Abida Parveen, Coke Studio’daki ‘Maula-e- Kull’ performansında arka plan müziği ve ritmi ile deneyler yaptı.

Qawwalide müzik ve dindarlık iç içe geçmiştir. Buna rağmen modern çağda Sabri Brothers ve Rahat Fateh Ali Khan gibi icracılar dini içeriği biraz uzakta tutarken, laik olarak yorumlanabilecek bazı kavramları korumuştur. Tasavvuf felsefesinde ve Qawwali’de bulunan bu seküler unsurlar sayesinde Qawwali müziği sadece Hindistan’da değil, dünyanın her yerinde geniş bir kitleye hitap edebilmiştir. Qawwali’lerin derin manevî mesajları sayesinde birçok kişi aşk, hürriyet ve vecd gibi kavramlarla tanışmıştır.

Dinleyicilerin Hindustani klasik müziği ile Qawwali müziğini karşılaştırabileceği bir başka özellik de konser süresidir. Batı müziklerinin aksine, bir parçaya harcanan süre çok daha uzundur. Bu uzunluğun bir nedeni, Qawwalinin sadece bir bölümünün içinde birçok farklı türde parçanın bulunmasıdır. Diğer bir neden ise, sözlerin daha derin anlamlar ortaya çıkarması, dinleyiciyi ve icracıyı bir transa ve daha sonra manevi aydınlanmaya, Fana’ya yönlendirmesi için çeşitli varyasyonlarla tekrarlanmasıdır.

Qawwali bölümleri
Bir Qawwali performansının 5 bölümü bulunur.
Hamd
Allah’ı öven bir şarkıdır. Geleneksel olarak, bir Qawwali performansına başlamak için kullanılır. Ustad Ameer Ali Khan’ın “Awwal Hamd Sanaa Ilaahi” şarkısı buna örnektir.
***************************
Naat
Açılıştaki Hamd bölümünden sonra gelen ve Hz. Muhammed’i öven bir şarkıdır. Nusret Fateh Ali Khan’ın “Kamli Wale Muhammad To Sadke Main Jaan” şarkısı buna örnektir.
***************************
Menkıbe
Bir sonraki bölüm ya İmam Ali’yi ya da Sufi velilerinden birini öven bir menkıbe olur. Örneğin, Daler Mehndi’nin “Tu Mere Ruberu Hai” şarkısı gibi.
***************************
Mersiye
Daha az sıklıkla söylenen bir şarkı türüdür. Kerbela Olayı sırasında İmam Hüseyin’in ailesinin ölümü üzerine okunan ağıt, mersiye olarak isimlendirilmiştir. Buna örnek olarak Nusrat Fateh Ali Khan’ın seslendirdiği “Ya Hasan Ya Hussain” i dinleyebilirsiniz.
***************************
Gazel
Qawwali’nin son bölümü olan gazel, bir aşk şarkısıdır. Gazellerin anlamı manevidir ama genellikle dünyevi sanılır. Birçok gazel, sevgiliden ayrı kalmanın acısından bahseder. Pakistanlı kadın Qawwal, Abida Parveen’in “Yaar Ko Hamne Ja Ba Ja Dekha” şarkısındaki gibi.