Doğu Hindistan Şirketi

0
307
Doğu Hindistan Şirketi

Hindistan tarihinin önemli aşamalarından birisi İngiliz işgalidir. Bu işgalin temeli, Hindistana ticaret yapmak gibi masum bir amaçla gelmiş olan Doğu Hindistan Şirketi (East India Company) ile atılmıştır. Bu şirket, çeşitli zamanlarda Mughal hükümdarlarından ayrıcalıklı haklar elde etmiş, Babür devletinin zayıflayıp çökeceğini anlayınca yönetime el koymuştur. Hindistan’da asker bulundurma yetkisini kendi güvenliğini sağlamak gibi bir gerekçeyle kabul ettirmiş, ama bu askerleri Babür ordusuna karşı kullanmıştır.

Ekteki yazıda Doğu Hindistan Şirketinin kuruluşu ve Hindistan’daki çalışmaları ile Babürlerden aldıkları ilk ayrıcalıkların hikayesini anlatıyoruz. 

Doğu Hindistan Şirketi ve Amacı

Doğu Hindistan Şirketi Hindistana sadece ticaret yapmak ve kâr elde etmek için geldi, başlangıçta kötü bir niyeti yoktu.

sirket clive
Doğu Hindistan Şirketi temsilcisi Robert Clive, Buxar Savaşı’nda Babür kuvvetlerinin yenilgiye uğratılmasının ardından 1765 yılında Babür İmparatoru Şah Alam II’ye şartlarını dikte ederken.

Doğu Hindistan Şirketini, 1600 yılında bir grup tüccar kurdu. Şirketin amacı Doğu Hint Adaları’nda ticaret yapmaktı ve bu planlarına destek almak üzere İngiltere Kraliçesi Elizabeth’e başvurdu. Kendilerine, Doğu’da ticaret yapmaları için özel ayrıcalıklar sağlayan bir Kraliyet Beratı verildi.

Hindistan, Doğu Hindistan Şirketi’nin ilk hedefi değildi. Şirket başlangıçta ticarete (özellikle baharat ticaretine) dahil olmak için Doğu Hint Adaları’na yöneldi. İlk yolculuk 1601’de yapıldı. Java adasında bu amaçla bir üretim merkezi bile kurdu. 

Doğu Hindistan Şirketi’nin bu bölgedeki işleri pek kolay olmadı. Hint Okyanusu ticaretinde başka rakipler de vardı ve bu rakipler daha avantajlı durumdaydı. Bu rekabet Estado Português da Índia (Hindistan’daki Portekiz kolonileri) ve Vereenigde Oost Indische Compagnie’den (Hollanda Doğu Hindistan Şirketi) arasında epeyce kızışmıştı.

sirket merkez
Doğu Hindistan Şirketinin İngiltere’deki Merkez binası © Wikimedia Commons

Hindistana gidiş

Bu arada, şirket başka ticaret imkanları bulabilmek için araştırmalara girişti ve Kaptan William Hawkins, gemisini 28 Ağustos 1608’de Hindistan’daki Surat limanına demirledi. Böylece Doğu Hindistan Şirketi’nin Hindistan topraklarına ayak basan ilk kaptanı oldu. Şirket, Hindistan ticaretinin önemini ve elde edilebilecek kârları kısa sürede fark etti.

“Onlar (Babür şehirleri) büyüklük, nüfus ya da zenginlik açısından Asya’da ve Avrupa’da rakipsizdir. Şehirleri Asya’nın her yerinden gelen tüccarlarla doludur. Orada icra edilmeyen hiçbir sanat ya da zanaat yoktur.”
-Babür şehirleri hakkında Cizvit Fr. Antonio Monserrate

sirket surat
Surat Limanı, Şirket’in ilk gemisinin yanaştığı yer.

Cihangir ile görüşmeler

Şirket, ticaretini bütün Hint Yarımadası’na doğru genişletmek istiyordu. Burada bir sorunla karşılaştı. Babür İmparatorluğu Hindistan’ın hâkim gücüydü ve bütün ticaret haklarını elinde bulunduruyordu. Bu tür bir ticaret için Babürlü’lerden izin alınması gerekiyordu. Bunu sağlamak için ise Babür İmparatoru ile kişisel bir ilişki kurmak gerekecekti.

Kaptan Hawkins, Babür İmparatoru ile bir görüşme yapmaya karar verdi. Bir Afgan soylusu gibi giyindi ve Agra’ya yöneldi. Bu yolculuk yaklaşık bir yıl sürdü. Hawkins, Cihangir’in huzuruna çıkmayı başardı. Babür İmparatoru ile bildiği azıcık Türkçe ile sohbet etti. Ancak Cihangir “kültürsüz ve yarı cahil” bulduğu gemi kaptanıyla ilgilenmedi ve ona Ermeni bir cariye hediye ederek geri gönderdi.

“Bütün uluslar para getirir ve aynı şekilde mal götürür.”
-Kaptan William Hawkins Hint ticaretinin zenginliği üzerine

adil taht
Üçüncü Babür İmparatoru Cihangir (Dünya Fatihi)

1612’de Surat şehri açıklarında Portekizli’lerle Doğu Hindistan Şirketi arasında bir çatışma yaşandı. Bu savaşta şirket galip geldi. Bu zafer, Gujarat’ın Babürlü valisini etkiledi ve Doğu Hindistan Şirketi’ne ticarette bazı ayrıcalıklar tanıdı. Şirket, bölgedeki ilk fabrikalarını da aynı dönemde kurdu. 

Şirket, Babür İmparatoru’nun dikkatini çekmek için İngiltere Krallığından bir temsilcinin gelmesinin olumlu olacağını fark etti. Doğu Hindistan Şirketi, Kral I. James’e başvurdu ve Babür İmparatoru Cihangir’e ticaret anlaşması yapılması için bir elçi göndermesini talep etti. İngiliz Kralı, Sir Thomas Roe’yu Babür sarayına büyükelçi olarak gönderdi. Roe, 1615 yılında Babür sarayına ulaştı.

Doğu Hindistan Şirketi temsilcisi Sir Thomas Roe
Sir Thomas Roe

Sir Thomas Roe, davranışlarıyla Cihangir’in ilgisini çekmeyi başardı. Hindistan’da bulunmasının amacı Surat’taki Doğu Hindistan Şirketine ait fabrika için izinler almak ve Babürlülerle ticaret anlaşması yapmaktı. Ancak Cihangir bu görüşmelere pek ilgi göstermedi. Roe, çok geçmeden Babürlülerin İngiltere ile ya da Şirket ile ticarete pek de önem vermediklerini fark etti. Babür İmparatoru, Roe’nun gelmiş olduğu batıdaki küçük ada hakkındaki hikayelerle çok daha fazla ilgileniyordu. 

Buna karşılık, Babür İmparatoru Roe’nun kafasını karıştırmış ve onu hayrete düşürmüş gibi görünüyordu.

“Zavallı, aptal, yaşlı bir adam, her tarafı kül içinde, yırtık pırtık ve yamalı giysileri olan, yanında da genç bir haydut bulunan bir kişiydi. Majesteleri bu paçavralara bürünmüş, tüylerle taçlandırılmış zavallıyla bir saat kadar konuştu, öyle bir yakınlık ve nezaket gösterisinde bulundu ki, Sultanlarda kolay kolay rastlanılmayan bir alçakgönüllülük gösterdi. Onu kollarına aldı, temiz bir bedenin dokunamayacağı bir şekilde kucakladı ve üç kez elini kalbine koyarak ona Baba dedi. Böyle yüksek bir erdeme sahip olmasıyla herkesi kendine hayran bırakarak yanından ayrıldı.”
-Thomas Roe, Cihangir’in bir Sufi mistiğe karşı tutumu üzerine

sirket saray
Cihangir’in sarayı

Babür İmparatorluğu’nda geçirdiği üç yılın ardından Sir Thomas Roe, ülkesine döndü. Görevinde kısmen başarılı olmuştu. Surat’ta bir fabrika kurmak ve ticarete devam etmek için Babürlü’lerden izin almıştı. Ayrıca Babürlü yetkililerin tacizlerini önleyecek birkaç İmparatorluk fermanı da kendisine verilmişti. Ancak Cihangir önemli hiçbir şeyden taviz vermemeye dikkat etmişti. Şirkete hiçbir ticaret ayrıcalığı tanınmadı. Şirket yine öteki Avrupalı ticaret şirketleriyle rekabet etmek zorunda kalacaktı.

Babür İmparatoru Cihangir, Kral I. James’e yazdığı bir mektupta şöyle demişti: ”Kraliyet sevginizin güvencesiyle, egemenliğimdeki tüm bölgelere ve limanlara, İngiliz ulusunun tüm tüccarlarını dostumun tebaası olarak kabul etmeleri için genel emrimi verdim; yaşamak istedikleri her yerde, herhangi bir kısıtlama olmaksızın özgürce yaşayabilirler. Hangi limana varırlarsa varsınlar, ne Portekiz’li ne de başka biri onların huzurunu bozmaya cesaret edemeyecek; ve hangi şehirde ikamet ederlerse etsinler, tüm valilerime ve kaptanlarıma onlara kendi isteklerine göre özgürlük vermelerini emrettim. İstedikleri gibi satmak, satın almak ve ülkelerine taşımak için izin verdim. Sevgimizi ve dostluğumuzu teyit etmek için, Majestelerinden tüccarlarınıza gemileriyle sarayıma uygun her türlü nadir ve zengin malları getirmelerini emretmelerini istiyorum. Bana her fırsatta kraliyet mektuplarınızı göndermenizden memnun kalırım, böylece sağlığınız ve refah getiren işlerinizle sevinebilirim. Dostluğumuz karşılıklı ve ebedi olsun.”

Sonuç

Doğu Hindistan Şirketi başlangıçta Hint Yarımadası’na sadece ticaret yapmak için gelmişti ve bu konuda yeterince başarılı olmuştu. Ancak Hindistan dışındaki öteki Doğu Hint Adaları’nda kolonileşmeye çalışan Avrupalı güçler arasında çok fazla rekabet ortamı oluşmuştu ve karşılaşılan riskler çok yüksekti. Hindistan’da ise bunlar yoktu. Böylece Şirket, Hindistan’a yöneldi.

Doğu Hindistan Şirketi, sürekli olarak kâr etmek zorunda olan özel bir şirketti. Aksi takdirde ellerindeki Kraliyet Beratını kaybedebilecek ve bu da Şirketin sonunu getirecekti.

Doğu Hindistan Şirketi’nin o dönemde kötü bir amacı ya da kolonileşme gibi bir planı yoktu. Şirket yetkilileri aslında bölgede şiddet kullanılmasına karşıydı. Diplomasiyi kullanarak ticari ayrıcalıkları müzakere etmekten gurur duyuyorlardı. Roe da Babür İmparatorluğu ile çatışmadan kaçınmak için bunu tavsiye etmişti. Çünkü Babürlülerin gazabını 1632’de Portekizlilerin üzerine çöktüğünde görmüşlerdi.

Ancak gelişen olaylar sonunda İngilizler şirket organizasyonundan çıkarak yönetimi ele geçirmişler ve böylece Hindistan’da İngiliz Dönemini oluşturmuşlardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz