Hindistan hükümeti 1963 yılında Mavi Sülün olarak da bilinen Hint Sülünü’nü (Pavo Cristatus) ülkenin ulusal kuşu olarak ilan etti. Hint Sülünü (Tavus Kuşu) Hindistan’da çok yerde bulunur. Tavus kuşunun Hint yaşamı ve kültürü içerisindeki konumu da çok önemlidir. Ekteki yazımızda Tavus Kuşu ve Hint kültürü arasındaki ilişkileri ele alıyoruz.
Mitolojide Tavus Kuşu
Tavus Kuşu ile i̇le Hindistan arasındaki bağlar Hint insanının yaşamına damgasını vurmuştur. Tavus kuşu, Hint mitolojisinde kutsal bir yaratık olarak bilinir. Örneğin, Tanrı Şivanın oğlu Kartikkaya’nın binek aracı olarak Tavus Kuşu, büyük bir öneme sahiptir. Söylencelere göre çok eski zamanlarda tanrıların kuş kılığına girdikleri bir dönemde yağmur tanrısı Devraj İndra, kuşların en güzeli olduğuna inandığı Tavuskuşu biçimine girerdi. O günden beri ne zaman yağmur yağsa tüm Tavus kuşları neşe ve mutluluk içinde dans ederler.
Krishna inancında Tavus Kuşu
Tanrı Krişna’nın Tavuskuşu ile efsanevi bir ilişkisi vardır. Tavuskuşu tüyleri her zaman Krişna’nın tacını süslemek için kullanılmıştır. Krishna, sevgilisi Radha’ya olan aşkını göstermek için Tavuskuşu dansı yapmıştır. Krishna, ilahi melodiler çıkaran flütünü üflediğinde tüm erkek Tavus kuşları dişileri ile birlikte danslarını yaparlar. Günümüzde Krishna tapınaklarının giriş kapılarında her zaman Tavuskuşu sembolleri bulunur. Ünlü Ramayana destanında Tavuskuşuna bir çok gönderme yer almıştır.
Budizm’de Tavus Kuşu
Jataka yöresinde çok iyi bilinen bir Budist halk öyküsünde, Buda’nın insan olarak doğumundan önceki yaşamında altın bir Tavuskuşu olduğu anlatılır. Budist mitolojisinde tavuskuşu, tutkunun ve sevileni korumanın bir simgesi olarak kabul edilir.
İndüs Vadisinde Tavuskuşu
Hindistan tarihinde Tavuskuşu ile ilgili ilk bulgular İndus vadisi yöresinde görülmüştür ve 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Günümüzde Pakistan sınırları içinde bulunan Harappa ve Mohenjo Daro gibi antik kentlerde yapılan kazılarda elde edilen bulgular, o dönemde Tavuskuşu’nun varlığını ve bunlara halk tarafından büyük önem verildiğini göstermektedir. Dönemin inancına göre ölen insanların ruhları cennete bu kutsal kuşların kılığında gitmekteydi.
Saraylarda Tavus Kuşu
Hindistan tarihinin daha sonraki dönemlerinde Tavuskuşunun önemi ve rolü çeşitli hükümdarlar tarafından kabul edilmiş ve Tavuskuşları adeta devlet koruması altına alınmıştı. Örneğin, Maurya ve Gupta hükümdarları bu kuşları saray bahçelerinde peyzajın önemli bir parçası olarak değerlendiriyordu.
İmparator Ashoka, Tavus kuşlarının avlanmasını ve öldürülmesini bir kanun çıkartarak yasakladı. Bu yasanın yazılı olduğu taşın bir örneği Delhi’deki Ulusal Müze’de bulunmaktadır. Ashoka’nın imparatorluk sembolü sırt sırta duran iki Tavuskuşunun ardında Buda’nın hayat çarkından oluşmuştur.
Sanchi Tapınağı’nda Tavuskuşu figürleri taş oyması şeklinde kullanılmıştır.
Jain Dininde Tavus Kuşu
5. yüzyıldaki Gupta döneminde çıkartılan paralarda Tavuskuşu figürleri vardı. Bu dönemde tavuskuşu figürleri mimari süslemelerde ve resim sanatında çokça kullanılmaktaydı.
Jain dini inancında bütün Jain rahiplerinin tavuskuşu tüylerinden yapılmış bir süpürge taşımaları şarttır. Bu süpürge ile rahipler yolda yürürken önlerindeki toprağı sağa sola atarlar ki toprakta bulunabilecek karınca ve böcekleri ezerek öldürmesinler. Süpürgelerin tavuskuşu tüyünden yapılmış olmasının sebebi, bu tüylerin son derece yumuşak ve ipeksi yapıda olması ve süpürürken hayvanlara zarar verilmemesi içindir.
Orta Çağda Tavus Kuşu
Tavuskuşlarına gösterilen önem, Hindistan’da İslami yönetimlerin etkin olduğu orta çağda ve sonraki dönemlerde bile devam etti. Örneğin tavuskuşunun güzelliğinden çok etkilenen Tuğluk hükümdarları devlet sembolü için tavuskuşu tüylü bir deseni seçtiler. Askerlerin başlıklarında da benzer bir imgeyi kullandılar. Tavuskuşu tüylerinden yapılan yelpazeler Türk – Mughal imparatorları da dahil olmak üzere bir çok hükümdarın sarayında kullanılıyordu.
Mughallerde Tavus Kuşu
Babür Şah’ın anılarını kaleme aldığı Babürname’nin kuşlarla ilgili bölümünde Tavuskuşlarına ayrılan giriş kısmı önemli bir yer tutar. Babür, bu anılarında Tavuskuşunu muhteşem güzellikte renkleri olan bir tür olarak tanımlamıştı.
Mughal imparatorları içinde Tavuskuşuna en büyük önemi veren sultan, Şah Cihan olmuştur. İmparator, tahtını mücevherlerle bezenmiş Tavuskuşu imgeleri ile donatmıştı. Bir sanat eseri olarak büyük önem taşıyan bu özgün ve büyüleyici tahtın yapımı yedi yıl sürmüş, o zamanlarda bile değeri milyonlarla ifade edilmişti. Bazı kaynaklara göre tahtın maliyeti, Tac Mahal’in yapımı için harcanan paranın iki katına ulaşmıştı. Şah Cihan, İslam inancında cennetin kapılarının Tavuskuşları tarafından korunduğunu biliyordu. İran efsanelerine göre hayat ağacının her iki tarafında yer alan Tavuskuşu figürlerinin de insan kaderinin ikilemini simgelediğinden haberdardı.
Tavuskuşlu taht, Türk – Mughal imparatorlarının güç ve otoritesini ifade eden en saygın simgelerden biri oldu. 1648 yılında Şah Cihan, başkentini Agra’dan Delhi’ye taşıdığında Tavuskuşlu taht da Delhi’ye götürüldü. İran hükümdarı Nadir Şah Hindistan’ı işgal etti ve tahtı İran’a götürdü. Tahtın sonraki 200 yıl boyunca Tahran’da bulunduğu sanılıyor. Daha sonra ortadan kaybolan taht, bugün artık sadece efsanelerde yaşamaktadır.
Türk – Mughal imparatoru Bahadır Şah Zafer’e kadar gelen bütün hükümdarlar efsanevi Tavuskuşu tahtının gümüşten yapılmış bir benzerini kullandılar. Bu gümüş taht, doğaldır ki özgün eserin bir gölgesi olmaktan öteye gidemedi. Sultan Alemgir Şah’a Avusturya’da yapılmış küçük boyuttaki bir Tavuskuşu Tahtı hediye olarak sunulmuştu. Bavyera Kralı Ludwig de kendisine gerçek boyutlarda ve üç Tavuskuşu ile süslenmiş bir taht yaptırmıştı.
Modern çağda Tavus Kuşu
Hindistan’da tavuskuşuna ilişkin olarak bir çok batıl inanış ve dini gönderme de bulunmaktadır. Bu kuş, çağlar boyunca hint edebiyatı, folkloru, mimarisi ve müziğinde her zaman önemli bir yer bulmuştur.
Tavuskuşunun atası olan sülün türlerinin öncelikle Himalaya bölgesinde ortaya çıktığı ve daha sonra Tibet, Çin, Burma ve diğer güneydoğu Asya ülkeleri ile Kafkasya’ya yayıldığı bilinmektedir. Dünya’da 49 çeşit sülün türü bulunmaktadır. Bunlardan yalnızca bir tanesi (Kongos Sülünü) Asya dışında olup diğerlerinin tamamı Asya kökenlidir. Sülün çeşidi açısından Hindistan, dünyada birinci gelen ülkedir.
Tavuskuşu ve sülünler bir çevrenin sağlıklı olup olmadığı hakkında ipucu veren canlılardır. Ekolojik sistemin sağlıklı olup olmadığı orada varolan sülün türleri ile test edilebilir.
Son yıllarda özellikle Himalaya’lardaki ormanlık alanların azalması, diğer vahşi hayvan türleri ile birlikte Tavuskuşu ve Sülün yaşamının geleceğini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Diğer tehlikeler arasında ise izinsiz avlanma ve tuzak kurulması gelmektedir. Tavuskuşu ve sülünler, 1972 yılında çıkartılan doğal yaşam yasası ile koruma altına alınmıştır.
Tavuskuşu ve sülünlerin koruma altına alınma çalışmaları son yıllarda etkin bir biçimde yürütülmektedir. Tüm bu koruma çabaları, 1950’li yılların sonunda İngiltere’de Sülün Vakfı’nın kurulmasıyla başlamıştır. Sülün Vakfı’nın çalışmaları sonucunda 1970’lerin ortalarında Dünya Sülün Kurumu (WPA) kurulmuş, bunu 1979’da Hindistan’da WPA bürosunun açılması izlemiştir. O günden bu yana uluslararası WPA örgütünün desteği ile Hint WPA örgütü, Tavuskuşu ve Sülünlerin korunması yolunda büyük çabalar harcamaktadır.