Yaşamı
Orta Asya’nın ve Hindistan’ın büyük imparatoru, döneminin büyük lideri ve komutanı Timur, 1336 yılında günümüz Özbekistan’ında Kesh kentinde (Günümüzde: Şehr-i Sebz) doğmuş, 1405 yılında günümüz Kazakistan’ında Otrar şehrinde ölmüştür.

İsminin Anlamı
Timur ismi Türkçe “demir” kelimesinden gelir. Kullandığı ikinci isim; Timur Gürkani “Damat Timur”dur. Cengiz Han’ın sülalesinden bir kadın ile evlendiği için kendisine bu isim verilmiştir. Bazı kaynaklarda Timurlenk – Aksak Timur olarak da isimlendirilir. Bunun nedeni bir bacağının geçirdiği bir sakatlık nedeniyle aksıyor olmasıdır. Günümüz Orta Asya toplumlarında Emir Timur olarak bilinir.

Savaşları
Yaptığı akınlarda Hindistan’a kadar gitmiş ve Delhi’yi topraklarına katmıştır. Anadolu’ya kadar gelip ünlü Ankara Savaşında Osmanlı Sultanı Beyazıtı yenmiştir.

Dini İnancı
Timur’un dini eğilimleri ve inandığı ideolojisinin ne olduğu konusuna cevap bulmak kolay değildir. Bunun ana nedenlerinden biri, Timur’u ve dini inancını aktaracak birincil kaynaklardan gelen bilgilerin birbiriyle çelişkili olmasıdır.
Timur dönemini Yazdi ve Hafız-i Abru gibi kaynak kişilerin aktardıklarından öğreniyoruz. Bu kişilere göre, Timur, inançlı bir Müslüman ve İslam’ın çıkarlarını düşünerek devletini yöneten bir liderdir. Diğer tarafta Arabshah gibi kişiler Timur’un katı bir Müslüman olmadığını aktarıyor. Ona göre Timur, İslamın şeriat kurallarına karşı Moğol Yassa’sına (Moğolların gizli yasaları) daha çok değer vermiştir.

Müslüman mı değil mi?
Timur’un bir Müslüman olduğu ve kendisini Müslüman olarak gördüğü konusunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak, bazıları, dini kendi lehine kullanma becerisi açısından onu İran Sultanı Nadir Şah Afşar ile karşılaştırır. Timur’un zaman zaman bir ateist gibi davrandığı da yazılmıştır. Nadir Şah gibi dinsel görüşlere sahip olduğu, ancak davranışlarında buna gerçekten inanmış gibi görünmemeyi tercih ettiğini yazdılar.
Ancak din adamlarıyla kurduğu olumlu ilişki, Seyyidlere gösterdiği saygı, Sufi azizlerin cami ve türbelerini inşaa ettirmesi ve geçmişteki İslam alimlerinin mezarlarını ziyaret etmesi gibi şeyler Timur’un İslam dinine inandığına işaret ediyor.

Mezhebi
Timur’un hangi mezhebe inandığı konusunda da tartışma var. Bazı akademisyenler onun Şii bir Müslüman olduğunu iddia ediyor. Bu, Timur’un zaman zaman Şii yanlısı bir duruş göstermesinden ileri geliyor. Şam’daki katliamlara, Şii Müslümanlara kötü muamele edilmesine ve Kerbela olayında İmam Hüseyin’in öldürülmesine hep karşı çıkmıştı. Ayrıca Timur’un Ebu Talib’e ve Seyyidlere karşı gösterdiği saygı da dikkate alınmalıdır.
Ancak Timur’un Sünnilere yönelik saldırıları nedeniyle Şii Müslümanları cezalandırdığı da oldu. Sahabe’nin hatıralarına hakaret ettiği için İran’daki Mazendaran bölgesinde bulunan birkaç kent onun emriyle harap edilmişti. Timur’un bazı İsmaili (Şii) inancındaki halkları katlettiği de biliniyor.
Timur’un bir Şii olmadığı oldukça açık. Dini konulardaki baş danışmanı Abdul Cabbar Harezmi’nin Sünni Hanefi inancında olması da bu görüşü destekliyor.
Timur, Sufi ermişlerin mezarlarını ziyaret etmeyi bir alışkanlık haline getirmişti. Bir aziz olarak gördüğü Ebu Hanife’nin türbesine büyük önem verirdi. Ayrıca göçebe kabilelerin İslam’a kazandırılmasını sağlayan Hoca Ahmed Yesevi’nin adına bir türbe inşasını emretti.

Tasavvufla İlgisi
Nakşibendi inancındaki Tasavvuf Tarikatı, Timur döneminde çok popülerdi. Nakşibendi tasavvufunun Timur üzerinde büyük etkisi olmuştur. Daha sonra gelen Timurlular, bu tarikatın büyük destekçileri olmuş ve birçokları bu tarikata girmişlerdir. Ayrıca Timur, Orta Asya’daki Nakşibendi düzeninin de koruyucusuydu.
Semerkand, imparatorluğun siyasi başkentiydi, ancak Buhara kenti de dini başkentti. Nakşibendiliğin merkezi de Buhara şehriydi. Bu tarikatta yer alan Sufi şeyhlerinin çoğu Timur’un sarayında yüksek mevkilerde yer alıyordu.
1370 yılında, Tirmiz kentine 20 km uzaklıkta Şeyh Baraka ile buluştu. Bu görüşme sırasında Baraka, Timur’a bir davul ve bir bayrak verdi. Bu semboller, imparatorluk ve bağımsızlık anlamını taşıyordu. Yazdi’ye göre, Baraka sadece Timur’u kutsamakla kalmadı, aynı zamanda ona yakında sultan olacağının müjdesini de verdi. Bu kehanet kısa süre sonra Moğolların Mavuraünnehir bölgesinden kovulmasıyla gerçek oldu. Timur, Baraka’nın kendisine hediye ettiği davul ve bayrağı ömrünün sonuna kadar yanında bulundurdu.
Şeyh Baraka, Timur’un ruhani öğretmeni ve rehberi oldu. Vefatında Timurun türbesi olan Gur-i-Amir’de Timur’un yanına gömüldü.

Timur’un ordusuyla her sefere çıkmadan önce ermişlerden kendisini ve ordusunu kutsamalarını istediği de biliniyordu. Savaş alanındaki başarılarını çoğunlukla Shamsuddin Fakhuri adlı bir Sufi azize adıyordu. Timurlu ailesi üyeleri vefatlarında hep Sufi azizlerin yakınına gömülürdü.

Kişisel inançları
Her gün 5 vakit namaz kılınması Timur saraylarının bir parçasıydı.
Semerkant’taki Bibi Hanım Camii gibi büyük camilerin yapımını sağladı. Birçok medresenin masraflarını üstlendi. Birçok din bilginine ve dini kişiliklere maddi yardımlar yaptı. Ulema ile de çok iyi bir ilişkisi vardı.
Sarayında alkol kullanılmasına genellikle izin verilmezdi.
Timurlu soyundan gelen kadınlar yüzlerini bir örtü ile kapatırdı.

Timur ne zaman savaşa girse, Müslüman veya gayrimüslim bir düşmana karşı olup olmadığına bakılmaksızın “Cihad” ilan edilirdi. Seferlerinde birçok imam ve dini lider onunla birlikte seyahat ederdi. Seferlerde günde beş defa namaz kılınırdı. Her çatışmadan önce ordusunun önünde şahsen dua ederdi, böylece herkes Tanrı’nın kendi tarafında olduğunu anlardı. Bununla birlikte, bunların ne kadarının gerçek olduğu ve ne kadarının gösteri – show amaçlı olduğu sorgulanabilir.
Kişisel inançları, İslam Şeriatı ile Cengiz Han’ın Yassaları arasında bir denge bulmaya çalışıyor gibidir. Zaman zaman İslam’ın önerileri yerine Cengiz Han’ınkiler tercih edilirdi. Bu nedenle Arabshah, Timur’un neredeyse bir kâfir olduğunu yazdı. Ancak bazı zamanlarda da Cengiz’in önerdiği yollar yerine İslam’ın önerileri tercih edilirdi.
“Üzerinde Allah’ın laneti olan Cengiz Han’ın kanunlarına sarıldı. Timur bir kâfir olarak ve aynı zamanda Cengiz Han’ın kanunlarını İslam inancına tercih eden bir lider olarak görülmelidir.” – Arabşah

Liberal görüşleri
İslam inancına göre bir erkeğin dört eş alması konusunda tutucu davranmadı. Sarayda alkollü içki içilmesi uygun görülmese bile, yapılan çeşitli kutlamalarda içki, yoğun olarak kullanılıyordu. Düğünlerde, Ramazan ayının sonunda ve savaşlarda kazanılan zaferin kutlanmasında alkol bulunuyordu. Timur’un kendisinin de alkol aldığı biliniyordu.
Timur döneminde yaşanmış olan ve bir tür seks partisi olarak tanımlanabilecek kutlamalar konusu da ilginçtir. Tarihsel kaynaklar 1404 yılında böyle bir kutlamanın yapıldığından bahsediyor. Arabşah bunu günahkar bir eylem olarak şiddetle eleştirmişti. Gezgin Clavijo ise bu durum karşısında şok geçirmiş gibiydi. Yazdi, bu olayı geçiştiriyor ve bundan çok az bahsediyordu. Bu olayda Timurun yolu bir kez daha İslam’ın yolunun dışına çıkmıştı.
Timur, Cengiz Han’ın yolundan bazı özellikleri ve İslam’dan bazı başka şeyleri kendi işine geldiği şekilde seçerdi. Karakter olarak bir oportünist ve pragmatist olduğu unutulmamalıdır. İstediğini elde etmek için her yöntemi kullanmaya hazırdı.

İslam’ı öğrenme isteği de vardı. İslam hakkında yeterli bilgi sahibi olduğuna inanılıyor. Bu bilgiyi çoğunlukla şartları kendi lehine çevirmek amacıyla kullanıyordu. Görünüşe göre İslam’ı öğrenme çabası, din adamları kendisini bir araç olarak kullanamaması içindi.
Savaşlara gitmeden önce, hem ermişlere hem de astrologlara danışırdı. Delhi Savaşı’ndan önce, astrologlar kötü alametlerin mevcut olduğunu iddia ederek bir saldırı yapılmamasını tavsiye ettiler ve beklenmesini önerdiler. Timur, astrologların sözlerine karşı İslam’ı öne çıkarttı, Kuran’da bu saldırıyı destekleyen birkaç pasaj buldu ve bunu astrologlara karşı kullandı.
“Ne talih ne de ıstırap yıldızlara bağlıdır. Kendimi henüz beni hiç terk etmemiş olan Yüce Olan’a emanet ediyorum. Gezegenlerin bu ilişkinin içinde olmasının ne önemi var?” – Timur.
Burada Timur’un İslam’ı astrologlara karşı bir araç olarak kullandığını görüyoruz. Başka zamanlarda ise, istediğini elde etmek için astrolojiyi değil Cengiz Han’ın Yassa’larını kullanırdı.
Timur gayrimüslimlere karşı oldukça liberal bir tavır içindeydi. Timur’un ordularında Müslüman olmayan inançlardaki askerler de vardı. Bunu Timur’un bazı askerlerinin ibadet etmek için yanlarında kendi tanrı figürlerini getirdiklerini yazan Arabshah’tan biliyoruz.

Sonuç
Timur, Hanefi içtihat okuluna mensup Sünni bir Müslümandı. Timur’un dini inançları Sufi’likten de çok etkilendi. Ayrıca, Tasavvufun Nakşibendi tarikatıyla ilişkilendirildi.
İmparatorluğunu, İslam Şeriatı ve Cengiz Han Yassa’sı ile birlikte yönetti. Dindar olup olmadığına gelince. Cevap Evet. Ancak, dışarıdan bakınca pek dindar görünmüyordu.
Timur’un savaşlarının çoğunun diğer Müslüman sultanlıklarına ve imparatorluklarına karşı yapıldığı da bir gerçektir. Bunlara örnek olarak Pers sultanlıkları, Osmanlı İmparatorluğu, Delhi Sultanlığı ve Memluk Sultanlığı sayılabilir. Timur’un fetihleri sırasında öldürülen insanların çoğu gayrimüslimler değil, Müslümanlardı.
Timurun tam bir fırsatçı olduğu genel bir kabul görür. Siyasi çıkarları söz konusu olduğunda dini inanışlara hiç önem vermezdi, öncelikle bir imparator ve fatih, ondan sonra Müslüman bir liderdi. Din, Timur’un hedeflerine ulaşması için bir araçtı.
