Tavernier Hindistanda – Altıncı yolculuk (1663 – 1688)
Jean Baptist Tavernier, 1605 – 1689 yılları arasında yaşamış bir Fransız mücevher tüccarıdır. Doğu ülkelerine seyahatler yapmasının asıl amacı değerli mücevherler bulup, ucuz fiyatla satın almak ve bunları Avrupa’daki kral ve kraliçelere yüksek fiyatla satmaktı. Bu işinde başarı kazandı. Ancak doğu ülkelerine gitmeye başladıktan sonra gezgin kimliğini de edindi ve gezi anılarını not etmeye başladı. Tavernier Hindistan’da altı kez bulundu. Dönemin Fransız kralının isteği üzerine bu gezilerine ait anılarını “6 yolculuk – Les Six Voyages” adıyla kitap haline getirdi. Yazmış olduğu bu kitap, o dönemin tarihine ışık tutan en önemli kaynaklar arasında sayılmaktadır.

Altıncı gezi
Tavernier, Alemgir’in daveti üzerine Şahcihanabad’daki (günümüzde: Eski Delhi) sarayı (günümüzde: Red Fort) ziyaret etme ayrıcalığına sahip oldu. Alemgir, Tavernier’in batıdan getirdiği mücevherleri satın almak amacıyla incelemek istiyordu. Bu ziyaret sırasında Tavernier, İmparator’a ve amcası Cafer Han’a sadece birkaç mücevher satmakla kalmadı, aynı zamanda İmparator ile Şahcihanabad’da kaldığı süreyi uzatmayı sağlayan yakın bir ilişki kurdu.
Tavernier’den İmparator’un doğum günü kutlamalarının bitimine kadar şehirde kalması rica edildi. Tavernier böylece Takht-e-Tāvūs olarak bilinen ana taht da dahil olmak üzere saraydaki mücevherli tahtları inceleme fırsatı buldu. Ayrıca, Agra’da yarı tutuklu / yarı misafir olarak bulunan Şah Cihan’ın elindeki mücevherler hariç, İmparator’a ait değerli mücevherleri inceleme fırsatı da verildi. Tavernier’in Aurangzeb’in mücevherlerini incelemesinden sadece birkaç ay sonra, Şah Cihan, Ocak 1666’da gözaltında öldü ve Aurangzeb, babasının elinde bulunan tüm mücevherlere sahip oldu.

Tavus Kuşlu Taht
Tavernier’in altıncı yolculuğu, Babür sarayının ihtişamını ilk elden anlatan ve ünlü Tavuskuşu Tahtı‘nın en kapsamlı tanımını veren efsanevi bir yolculuktu. Bu,
Tavernier’in Hindistan’a yaptığı son yolculuk oldu.
Babür Hükümdarlığının büyük gururu olan bu taht, tam bir efsaneydi. Taht hakkında çeşitli kaynakların aktardığı pek çok bilginin abartılı olduğu hep düşünülmüştür. Bu abartılı bilgilere karşı Tavernier’in kitabının 2. Cildinin 7. bölümündeki Tavus Kuşlu Taht yazısı en güvenilir kaynak olarak kabul edilir.
Dünya, Babür İmparatoru Şah Cihan için tasarlanmış olan ve o dönemde yapımına başlanan bu muhteşem tahtın ayrıntılı ve ilk elden anlatımını yaptığı için Jean-Baptiste Tavernier’e çok şey borçludur. Ancak ne yazık ki, 1739’da Delhiye saldıran Nadir Şah buradan ayrılırken tahtı yanında götürmüş, taht daha sonra sökülüp parçalanmış ve bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmuştur.

Kitaptaki anlatım
”Birinci avlunun holünde yer alan taht, şekil ve büyüklük olarak bir kamp yatağını andırır. Yaklaşık 1.8 metre uzunluğunda ve 1.3 metre genişliğindedir. Dört ayağın üzerine, tahtın tabanını destekleyen dört çubuk sabitlenmiş ve bu çubuklar üzerinde, üç tarafta bu kanopiyi destekleyen on iki sütun oturtulmuştur. Tahtın yüksekliği böylece 6 metreye ulaşmaktadır.
5 Metreden daha uzun olan ayaklar ve destek çubukları, altın işlemelerle kaplanmış ve çok sayıda elmas, yakut ve zümrüt ile zenginleştirilmiştir. Her bir çubuğun ortasında, yuvarlak bir haç oluşturan dört zümrüt ile tümsek (cabochon) yontulmuş büyük birer yakut vardır. Çubukların uzunluğu boyunca bir taraftan diğerine, bir tek balais yakutu ve dört tek zümrüt şeklinde taşlar dizilmiştir. Bir sonraki sırada öncekinin simetriği olacak şekilde bir tek zümrüt dört tek yakut sıralamasında düzenlenmiş haçlar kurulmuştur. Zümrütler masa kesimlidir ve yakutlar ile zümrütler arasındaki aralıklar, en büyüğü 10 ila 12 karatı geçmeyen, gösterişli taşlar ve çok düz elmaslarla kaplıdır. Bazı kısımlarda inciler de vardır.
Tahtın uzun kenarlarından birinin önüne dört basamaklı bir merdiven koyulmuş. Tahtın üzerinde bulunan üç minder veya yastık, imparatorun sırt desteğidir. Bunlardan birisi geniş ve yuvarlak, yanlarına konulan diğer ikisi ise düzdür.

Tahtın üst tarafındaki bir köşede bir kılıç, bir gürz, bir yuvarlak kalkan, bir yay ve oklarla dolu bir sadak asılıdır. Ana Tahtın ve diğer altı küçük tahtın minderleri ve basamakları kumaşlarla örtülüdür. Tahtların her biri sırasıyla eşleşen taşlarla bezelidir ve göz kamaştırıcıdır. Ana tahttaki büyük balais yakutlarının sayısı yaklaşık 108 tanedir. Her biri en az 100 karat ağırlığındadır ve tümsek işlenmiştir. Ancak görünüşe göre aralarında 200 veya daha fazla karat ağırlığa sahip olanlar da vardır. Çok sayıda zümrüt; kalitesi en üst düzeyde ve renkleri en makbul olan zümrüt yeşili rengindedir. Ancak bazılarının değeri damarlı yapıları nedeniyle düşüktür. Zümrütlerin en büyüğü 60 karat ve en küçüğü 30 karat ağırlığında olabilir. Bunların sayısının 116 kadar olduğunu sanıyorum. Yani yakuttan çok zümrüt vardır.
Tahtın üzerini kaplayan kumaşın alt yüzeyi pırlanta ve incilerle kaplıdır ve çepeçevre incilerden yapılmış püsküllerle donatılmıştır. Dörtgen kubbesi olan kanopinin orta noktasının tepesinde mavi safir ve daha başka değerli taşlardan yapılmış bir tavus kuşu sembolü koyulmuş durumdadır. Sembolün kuyruğu yukarı doğru açılmıştır. Kuşun göğsünün önünde büyük bir yakut bulunuyor. Gövdesi değerli taşlarla işlenmiş ve altın kakmalı desenler yapılmıştır. Tavus kuşunun her iki yanında kuşla aynı yükseklikte altın kakma değerli taşlarla işlenmiş büyük birer çiçek buketi bulunuyor. Tahtın tam karşısında, merkezinde 80 ila 90 karat ağırlığında bir elmas bulunan ve etrafı yakut ve zümrütlerle çevrili bir mücevher tablosu bulunur ve İmparator tahta oturduğunda bu tabloyu tam karşısında görür. Bu muhteşem tahtın en etkileyici yanı, gölgeliği taşıyan on iki sütunun etrafında yuvarlak ve ince işlemeden yapılmış sıra sıra incilerle çevrili olmasıdır. Tahttan 2 metre uzaklıkta, her iki tarafta, çubukları 4 veya 5 metre yüksekliğinde ve elmas, yakut ve incilerle kaplı iki şemsiye sabitlenmiştir. Bu şemsiyeler kırmızı kadifedendir, işlemelidir ve incilerle çevrelenmiştir.
Timur’un başlattığı ve Şah Cihān’ın tamamladığı bu ünlü tahtla ilgili gözlemler bunlar. Sultan’ın mücevherlerinin toplam değerinin ve bu büyük işin maliyetinin hesabını yapanlar, bunun 107.000 Lakh Rupi civarında olacağını ve bunun da 160 milyon 500 bin Fransız Lirasına yakın bir değer olduğu hesaplamış.

Konuyla ilgili bir alıntı
Tavus Kuşlu Taht, 30 Ocak 2000 tarihli Sunday Tribune of India’da yayınlanan K. R. N. Swamy’nin “Paha biçilmez Tavus Kuşlu Taht” başlıklı makalesinde şöyle incelenmiş.
“İmparatorluk hazinesinde bulunan mücevherlerin tamamı 230 kg ağırlığındaki yakut, garnet, elmas, kaliteli inci ve zümrütlerin İmparatorun teftişine getirilmesi emredildi. Kuyumcu bölümünün şefi olan Bebadal Khan’a 1150 kg saf altın ile birlikte bu mücevherler teslim edildi.
Tahtın uzunluğu 6 metre, genişliği 3 metre, yüksekliği 6 metreydi ve yukarıda bahsedilen mücevherlerle süslenmişti. Kanopinin dışı, zaman zaman değerli taşlarla mine işlemeli, içi yakut, garnet ve diğer mücevherlerle ağır bir şekilde süslenmiş ve 12 zümrüt sütunla desteklenmişti. Her sütunun tepesinde, ağır taşlarla süslenmiş iki tavus kuşu ve her iki tavus kuşunun arasında yakutlar, elmaslar, zümrütler ve incilerle süslenmiş bir ağaç sembolü vardı.
Tahta çıkan merdivenler ince su mücevherleri yerleştirilmiş üç basamaktan oluşmuştu. Etrafındaki yastıkları süsleyen tarihi elmaslar arasında ünlü Koh-i nur elması (186 karat), Ekber Şah elması (95 karat), Şah elması (88.77 karat), Cihangir elması (83 karat) ve dünyanın en büyük üçüncü balais yakutu olan Timur yakutu (352.50 karat) vardı.
Babürname kitabından alınma 20 beyitlik bir şiir, zümrüt harflerle işlenmiş olarak tahta yerleştirilmişti.12 Mart 1635’te İmparator Şah Cihan, yapımı yeni biten Tavuskuşu Tahtına ilk kez oturdu.”

Farklar
Tavernier’in anlatımı ile Sunday Tribune makalesinde verilen saray tarihçisinin anlatımı arasında bazı farklar bulunmaktadır.
Her iki anlatımda tahtın dikdörtgen şekli gibi özellikleri üzerinde bir anlaşma sağlanmıştır. Köşelerinde dört ayak, gölgeliğin dayandığı 12 sütun ve tahtın üzerine gömülü balais yakut, zümrüt, inciler, elmaslar ve diğer renkli taşlar gibi değerli taşlar konularında da her iki kaynak aynı şeyleri söylüyor. Ancak bazı konularda önemli farklılıklar var. Bunlardan bazıları şöyledir.
1- Tavernier’in Tavus Kuşu Tahtına ilişkin açıklaması, aslında 1665’te Şahcihanabad’da iki ay kaldığı ve bu dönemde saraya yaptığı ziyaretler sırasında yakından gözlemledikleriydi. Ancak tarihçinin Tavuskuşu tahtına ilişkin açıklaması, gelecekte daha da geliştirilecek olan tahtın bir ön tasarımı gibi görünmektedir. Sonunda tamamlanan ve İmparator Şah Cihan’ın 12 Mart 1635’te ilk kez kullandığı Tavuskuşu tahtının orijinal plandan önemli farklılıklar gösterdiği anlaşılıyor.
2- Orijinal plana göre, gölgelik 12 zümrüt sütun tarafından desteklenmişti, ancak Tavernier, 12 sütunun yuvarlak ve ince sudan oluşan güzel sıra incilerle çevrili olduğunu ve 6 ila 10 karat ağırlığında olduğunu söylüyor. Tavernier, bu görkemli tahtın en muhteşem yönünün, tahtın 12 sütununa gömülü inciler olduğunu anlatmaktadır.
3- İki anlatım arasındaki bir başka önemli fark, tavus kuşunun adını aldığı tahttaki konumuyla ilgilidir. Orijinal plana göre, saray tarihçisinin tarif ettiği gibi, her bir sütunun tepesinde, kalın taşlarla süslenmiş iki tavus kuşu ve her iki tavus kuşunun arasında yakut, elmas, zümrüt ve incilerden oluşan bir ağaç figürü vardı. Dolayısıyla, buradaki “sütun” referansı “sütunlar” anlamına geliyorsa, tahtın çevresinde 24 tavus kuşu olması gerekirdi. Bununla birlikte, Tavernier, dörtgen şekilli, kubbe benzeri örtünün üzerinde sadece tek bir büyük tavus kuşu gözlemlemişti.
Kanopi, yükseltilmiş bir kuyruğa sahip, mavi safir ve diğer renkli taşlarla gömülü bir tavus kuşunu taşıyordu. Figür, değerli taşlarla işlenmiş altından yapılmıştı, göğsünün önünde 60 karat ağırlığında büyük bir yakut bulunuyordu ve çevresinde armut biçimli bir inci asılıydı. Tavernier’in anlatımı, tek büyük bir tavus kuşu dışında tavus kuşunun her iki yanında yer alan, ve aynı yükseklikte, değerli taşlarla kakma altından yapılmış, birçok çiçek türünden oluşan büyük bir buketten oluştuğu yönündedir.
4- Orijinal plana göre, tahta çıkış, yine ince su mücevherleriyle süslenmiş üç basamaktan oluşmuştu. Ancak Tavernier’e göre, tahtın uzun tarafında, onu yükseltmek için kullanılan ve tahttakilerle aynı tür değerli taşların gömülü olduğu dört basamak vardı.
Tavus Kuşlu taht hakkında You Tube videomuz:
Saray tarihçisinin anlatımındaki ayrıntılar ve Tavernier’in anlatımında olmayanlar
1- Saray tarihçisi, 186 karat Koh-i-Nur elması, 95 karat Ekber Şah elması, 88.77 karat Şah elması ve 83 karat Cihangir elması gibi Tavus Kuşu Tahtını süsleyen birkaç tarihi elmastan bahseder, 352.50 karatlık Timur Yakutu dışında dünyanın en büyük üçüncü Balais yakutu buradaydı. Tavernier, tahta gerçekten iyice yaklaşabilmiş olsaydı, şüphesiz bu kadar büyük elmaslardan ve Balais yakutlarından bahsetmeyi ihmal etmezdi.
İki anlatımdaki bu açık çelişki şöyle açıklanabilir. 1665 yılında Tavernier’e Tavus Kuşu Tahtını inceleme fırsatı verildiğinde, tüm bu tarihi elmaslar ve balais yakutu, Agra’daki Agra Kalesinde ev hapsinde tutulan Şah Cihan’ın elindeydi.
Şah Cihan 22 Ocak 1666’da gözaltında öldü ve Aurangzeb tüm bu elmasları ve değerli taşları geri aldı. Bu nedenle, Tavernier’in incelediği sırada bu tarihi elmasların ve değerli taşların tahtta var olması mümkün değildi. Saray tarih yazarlarının Tavus Kuşu Tahtını anlattıkları, bu elmasların ve Timur Yakutunun tahtta takılı olduğu dönem Şah Cihan’ın saltanatı zamanındaydı.
2- Babür ödüllü şair Kudsi’nin İmparatoru övme konulu 20 beyitlik şiiri tahtta zümrüt harflerle yazılıydı. Tavernier, muhtemelen yazılanları okuyamadığı için veya İmparator Aurangzeb’in babasının tahtını gasp ettikten sonra tahtın kaldırılmasını emrettiği için anlatımında bundan bahsetmez.
