Doğumu : 1483 Andican (Günümüzde: Özbekistan)
Tahta çıkışı : 1526
Ölümü: 1530 Agra
Tahtta kaldığı süre : 4 yıl
Doğumu ve çocukluğu
Babür Şah, 14 Şubat 1483’te doğdu. Babası Ömer Şeyh, Fergana’nın sultanıydı. Babür, açık tenli oluşuyla, siyah çekik gözleri ve çıkık elmacık kemikleriyle Orta Asyalı kökeni çok belirgin bir kişiydi. 11 yaşındayken babası bilinmeyen bir nedenle ortadan kaybolunca Babür, amcası ve yeğenleriyle birlikte tahta geçti. Bu sırada Fergana vadisi, dönemin önemli şehirlerinden Semerkant ve Buhara’dan 200 km. kadar uzakta, verimli toprakları olan yemyeşil bir yerdi.

Timur’un ölümü
O dönemde büyük hükümdar Timur öldü. Hükümdarlığı Delhi’den Akdeniz’e, Pers Körfezinden Volga nehrine kadar uzanıyordu. 1496 yılında Semerkant’ın sultanı da ölünce Babür, iki yeğeniyle birlikte şehri kuşattı. 7 ay sonra burayı ele geçirdi ve hemen Timur’un türbesini ziyaret etti. Babür Şah, daha sonra Hindukuş Dağları’nı aşarak Kabil üzerine yürüdü ve şehri kolayca ele geçirdi. Kabil’i taze meyveleri, balı ve iyi korunmuş haliyle çok sevdi, her zaman başkent olarak kullandı.

Kandahar ve Kabil şehirleri, İran ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya açılan kervan yolu üzerindeydi ve buradan her yıl 10 bin kadar at ve deve yükü olan kervanlar geçiyordu. Bu kervanlardaki malların değerinin 400’de biri vergi olarak alınırdı. Bu sayede Kabil’de uzun bir süre bolluk ve barış dönemi yaşandı.
Bu arada Timur Hanedanının başka bir üyesi olan Şeybani Han, Semerkant’ı ele geçirdi. Babür Şah, Semerkant’a tekrar sefer yaptı, ancak gücü yeterli olmadığı için İran’daki Safevilerden yardım istedi. Şah İsmail, yapacağı yardım karşılığında Babür’ün Şii geleneklerine göre giyinmesini ve bir Şii gibi davranmasını şart koştu. 1511 yılının Kasım ayında Semerkant’ı geri aldığında Babür, bir Sünni olmasına rağmen sakalını Şii tarzında kesti ve Şii kıyafetleri giydi.

Hindistan seferi
Babür Şah, ünlü Hayber Geçidini geçerek Pencab Ovasına açılmaya ve Timurun yaptığı gibi “Hindustan’ı” ele geçirmeye karar verdi. Bu arada Timur’un bıraktığı Genel Vali Hızır Han, kendisini Delhi Sultanı olarak ilan etmiş ve bir hanedan kurmuştu. Babür’ün Şah olduğunu kabul etmiyor, buna karşılık Timur’un oğlu Şahruh’a bağlılığını bildiriyordu. Babür, gönderdiği elçi ile “Daha önce bir başka Türk’e ait olan toprakları barış içinde geri almak istediğini” bildirdi, ama bu isteği reddedildi.

Babür, savaşa hazırlanmakta hiç acele etmedi. Üstad Ali isimli bir Türk ustanın dökümünü yaptığı topları ordusunda ilk kez kullanacaktı. 1525 yılında 25 bin kişilik bir kuvvetle yola çıktı. Panipat ovasında iki ordu karşılaştı. Babür ordusu, 100 bin kişi olduğu söylenen Delhi ordusunu yendi. Savaştan sonra oğlu Hümayun’u Agra’yı güvenlik altına almaya ve oradaki Lodi Hanedanına ait hazineyi getirmeye gönderdi. Bu hazinenin en önemli parçası olan büyük bir elmas, daha sonraları ‘Kuh-i Nur’ – Nur Dağı Elmas’ı olarak adlandırılmıştı.
Babür, Delhi ve çevresine yerleşti ama Rajastan’ın Hindu prensi Rana Sanga kısa süre sonra saldırıya geçti. Agra yakınlarındaki savaştan galip çıkan Babür ordusu oldu. Artık “Hindustan’ın” hakimi olmuştu. Oğullarını uzak eyaletlere vali olarak gönderdi. Kamran, Kandahar şehrine, Askari, Bengal’e ve Hümayun ise Bedekşan’a gitti.

Babür İmparatorluğu
Padişahlıktan sonra artık imparator olarak anılmak isteyen Babür bunun için büyük bir toplantı düzenledi. Timur’un ve Cengiz Han’ın soyundan gelen ve kendisine hizmet etmiş olan başka devlet büyüklerine Agra’ya gelmeleri ve “münasip hediyelerini almaları” konusunda mesajlar göndermeye başladı. 1528 yılının sonuna doğru yeterli sayıda olumlu cevap geldi.
Agra’da büyük bir festival hazırlandı. Ortasında Babür Şah’ın bulunduğu yarım daire şeklindeki ziyafet sofrasına en önemli konuklar oturtuldu. Burada yapılan en önemli iki faaliyet; yemek yemek ve hediye alıp vermekti. Babür, önemli misafirlerinin başından aşağıya altın ve gümüş paralar döktürüyor, misafirler Babür Şah’a, kılıç kınları ve şahın şerefine dikilmiş giysiler gibi hediyeler veriyordu. Bu sırada hayvanlar arasındaki dövüşler, güreşler, danslar, müzikler ve cambazlık gösterileri durmaksızın sürüyordu.
Bu büyük festival, dönemin şaşaasını yansıtan bir gösteriydi. Babür’ün kızı Gülbeden daha sonra “Beş kralın hazinesi onun (Babür’ün) eline geçti ve o, her şeyini (bu festivalde) dağıttı.” diye yazmıştı.

Hastalığı ve ölümü
Babür Şah, 45 yaşına geldiğinde sık sık hastalanmaya başladı. Çok içki içerdi. Bir çok kez içkiyi bırakmak istemiş, ama bunu başaramamıştı. Alkolden başka -majun- isimli bir uyuşturucu kullanırdı. Haftanın 4 gününü alkole, 3 gününü ise majuna ayırmıştı. Babür’ün tutulduğu Şark çıbanı, siyatik, kulak akıntıları, kan tükürme gibi hastalıkları hem ilerlemiş yaşından, hem de aşırı sıcaklardan iyice dayanılmaz hale gelmişti.

İmparator, 26 Aralık 1530’da öldü. Mücadelesi küçücük Fergana bölgesi ile devasa Hindistan arasında iniş çıkışlarla geçmişti. Büyük ataları Timur’un ve Cengiz Han’ın izinden yürümüş ve zamanının en büyükleri arasına girmişti. Kendi yazdığı BABÜRNAME isimli kitabında yaşadığı döneme ait çok önemli bilgiler vermiştir. Bu kitap, sonraki Mughal hükümdarlarının da devam ettirdiği bir geleneğin başlangıcı oldu.

Babürün naaşı Agra’da 9 yıl süre ile gömülmüş, daha sonra Afganistan’da Kabil şehrindeki bir bahçede yapılan bir türbeye defnedilmiştir.
